Demir-çelik: Büyük ama bir o kadar da bilgili bir sektör

Turkishtime Dergi

Kemerburgaz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin Halkbank ve Turkishtime işbirliğiyle gerçekleştirilen çelik sektörü ortak akıl toplantısını değerlendiriyor...

Sektörün inşaattan otomotive kadar geniş bir çerçevede hizmet veriyor olması, katılımcıların sadece kendi işleriyle alakalı değil, piyasanın tamamıyla alakalı da bilgi sahibi olmasının sonucu olmalı ki, lezzetli bir sohbet çıktı ortaya.

Çelik Sektörü ortak akıl toplantısı, her bakımdan kaliteli tartışmalara sahne oldu diyebilirim. Sektörün inşaattan otomotive kadar geniş bir çerçevede hizmet veriyor olması, katılımcıların sadece kendi işleriyle alakalı değil, piyasanın tamamıyla alakalı da bilgi sahibi olmasının sonucu olmalı ki, lezzetli bir sohbet çıktı ortaya. Türk demir çeliğine karşı koruma önlemlerinin arttığı bir dönemde, inşaat sektörünün serzenişi sebebiyle ithalat vergilerinin düşürülmesi önde gelen konulardan biriydi. Ekonomi Bakanlığı’nın inşaatta maliyetlerin artmaması için aldığı bu önlemin sektörde ciddi bir rahatsızlık yarattığını gözlemledim. İkinci gözlemlediğim önemli konu, sektörün üretim kapasitesi ile ilgili doğru bilginin resmi kurumlardan çok sektörün kanaat önderlerinin elinde bulunmasıydı. Üretim kapasitesi ya da potansiyeli ile ilgili olarak devlet ile özel sektör arasında birbirinden değişik rakamların telaffuz edildiği ortaya çıktı. Çelik sektöründe ortaklıklara fazla sıcak bakılmıyor. Genelde büyük aile şirketlerinin egemen olduğu sektörde, işbirliği de fazla olmadığı için kapasite fazlalığı da mevcut. Yani, üretim planlaması sektörel bazda değil firma bazında yapılıyor. Türkiye’de 15 civarında çelik üreticisinin olduğu ve bu rakamın 4-5 civarında olmasının daha sağlıklı sonuçlar yaratacağı tartışıldı. Sektörün şeffaflığının sağlanması ve belki de “halka arz” yöntemi ile bu hedefin gerçekleştirilmesi üzerine de faydalı fikirler paylaşıldı. Yabancı sermaye ile ortaklık yapmak için şeffaflığın önemli bir adım olacağı konusunda herkes hemfikir. ancak bir şirketin buna öncülük yapması gerekecek gibi. Daha önce telekomdan perakendeye kadar birçok sektörde yaşanmış olan bu sürecin de demir-çelikte yaşanmaması için bir sebep yok. Fiyat dalgalanmalarına karşı organize bir piyasanın oluşturulması da oldukça önemli bir fikir olarak ortaya çıktı. Eğer NYMEX ya da CME gibi kontratların el değiştirdiği, böylelikle fiyat dalgalanmalarının öngörülebilir bir bantta dalgalandığı bir piyasada, tüccarın da müteahhitin de şikayet etmeyeceği bir ortam yaratılabilir. Fiyat dalgalanmaları olsa bile, risklerden kaçınmak mümkün olabilir. Türk bankaları’nın avrupa haricinde fazla etkinliğinin olmaması da ele alınan konulardan biriydi. Özellikle afrika pazarında kıran kırana bir rekabet olduğu ancak yabancı rakiplerin rekabetçiliği kendi bankaları yoluyla artırdıklarının altı çizildi. Türkiye’den çok fazla geminin rekabet yaşanan ülkelere kalkmaması da başlıca sorunların arasında sayıldı. “En az 50 dolar geride başlıyoruz” diyor sektör temsilcileri. İran’ın demir-çelikte sorun yaratacak ülkeler arasında olacağı belirtildi. Sadece bu sektör için değil, birçok sektör için aynı yorum yapılıyor. ben kendi adıma İran’da böyle bir rejim varken, Türkiye’nin önüne geçmesinin zor olacağını düşünüyorum. Size bu satırları yazarken abD yepyeni bir yaptırım listesini İran’a uygulayacağını açıkladı. İran’ın dışa açık hale gelmeden söz sahibi olması imkansız gibi bir şey. “Türkiye’de bir değil iki çelik sektörü var” dendi sürekli. Yani yassı çelik ve uzun çelik. Her ikisinin de işlevleri birbirinden farklı elbette. Sektör ile ilgili analizlerin bu iki başlık altında yapılması gerektiğinin altını çizdi yassı çelik üreticileri. ancak, burada da Türk firmalarının birbirleriyle kırıcı bir rekabet içinde olduğu belirtildi. bu da neredeyse her sektörde görülen bir sıkıntı. Son olarak altı çizilen en önemli konu, ham madde tedariği ve güvenliği ile alakalıydı. Sürekli hurda demirden üretim yapan bir sektörün, demir cevherini yani gerçek ham maddeyi kullanmadan ilerlemesi zor gözüküyor. şöyle bir özetlersek: Türkiye’nin en güçlü ve deneyimli sektörlerinden biri olan demir-çelik ana vizyonu ile devlet politikası eksikliğinden yakınıyor. konsolidasyon mutlaka gerekli ancak halka arz belki de bunun ilk adımı olacak. aile şirketlerinin şeffaflaşması için önemli bir adım olabilir. Dış pazarlarda ise yabancı rakipler kadar birbirimize de zorluk çıkardığımız anlaşılıyor. bir araya gelip büyük projelere imza atmak imkanı varken, bu gerçekleşemiyor. Olumsuz bir şekilde bitirmeyelim tabii. Her şeye rağmen sektör, maliyetlere katlanarak büyümeye devam ediyor. İnşaat sektörünün sözü daha fazla dinlendiği için, ithalat vergilerinde yapılan indirim sektörü rahatsız etmiş. ancak bunun da üstesinden gelecekler. Öyle gözüküyor. Sanıyorum sektörlerin canını acıtan kararlara imza atanlar da böyle düşünüyorlar: “nasıl olsa atlatırlar.”