Her yer enerji, her yer tarım
Şu sıralar Türkiye ekonomisine yön veren şirketlerin ilgisi iki sektörde toplanıyor: Enerji ve tarım… Pek çok şirket, hakim oldukları faaliyet alanlarının dışına çıkarak ya enerji ya da tarıma giriyor. Örneğin enerjiye bakıldığında Koç’dan Sabancı’ya, Anadolu Grubu’na büyük grupların yanı sıra müteahhitlik şirketlerinin de gözdesi oldu.. Son girenlere bakınca enerjideki kuyruk dikkat çekici oluyor. Konya Şeker, Sanko Holding, Sütaş ve Boydak… Tarımın son yıldızları ise Doğuş Grubu, Saray Holding ve Polisan Holding…Peki neden? Aslında yanıt çok basit. Türkiye’nin makro-ekonomik ve sosyo-demografik gelişmeleri, her iki alana da odaklanmayı gerektiriyor. Her iki alan üzerindeki çalışmalar da bu sektörlerdeki güçlü tarihi gelişimi açıkça gösteriyor ve kısa dönemden orta döneme kadar olan cazip görünüşlerini doğruluyor. Türkiye nüfusunda dünya geneline kıyasla yaşanan hızlı ekonomik büyüme ve nüfus artışı, kişi başına düşen milli geliri artırdı. Bu gelişmeler de tüketim alışkanlık ve trendlerine yansıdı. Gelişmelerin hızına örnek vermek istersek, son 10 yılda dünyada Çin’den sonra en çok enerji talebinin arttığı ikinci ülke Türkiye. Öte yandan tarımsal üretim aynı dönemde neredeyse beş kat arttı.
Tarımda işletme büyüklüğü
Türkiye sahip olduğu 213 bin 188 kilometre tarımsal alanla dünyada 14'üncü sırada yer alıyor. Kişi başına düşen tarım alanı oranı bakımından ise üç dekar ile 40'ıncı sırada. Dünya Bankası verilerine göre, BM Gıda ve Tarım Örgütü sınıflandırmasıyla dünyada en fazla tarımsal alana 1 milyon 628 bin 241 kilometrekareyle ABD sahip. Onu 1,6 milyon kilometrekareyle Hindistan, 1,2 milyon kilometrekareyle Rusya, 1,1 milyon kilometrekareyle Çin izliyor. Türkiye'de 2023 yılında tarımsal üretimin 150 milyar dolar, ihracatın ise 30 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. Tarımsal üretim son beş yılda önemli miktarlarda arttı. Bu artış teknolojiye entegrasyonu beraberinde getirdi. Öngörülerini paylaşan TED Üniversitesi Rektörü Erol Çakmak, “Tüm bu uygulama ve gelişim sürecinde önemli kriter işletme büyüklüğü olacak. Çünkü söz konusu yatırımlar yüksek maliyeti de beraberinde getirecek. Sermaye yapısı müsait olmayan küçük kapasiteli işletmeler, uzun vadede kaçınılmaz olan koşulları yerine getiremedikleri için ister istemez sistem dışı kalacaklar. Türkiye'de tarım, eğitimli, bilinçli, ölçek ekonomisine özen gösteren yatırımcılara ihtiyaç duyacak” diyor.
Enerji hiç gerilemiyor
Çünkü enerji sektörü, son 150 yıldır hiç gerilemeyen ve önemi her geçen yıl artan bir ekonomik alan olarak tanımlanıyor. Enerji stratejik bir gündem maddesi olarak, artık ülkeler ve şirketler arası rekabette ilk sırayı almış durumda. Enerji şirketleri, dünyanın en değerli ve en yüksek ciroya sahip şirketleri konumundalar. Türkiye’de enerji talebinin giderek artması, yatırımcı ve girişimci bazlı sektörün önemini her geçen gün artırıyor. Yapılan araştırmalarda Türkiye’de 2020 yılında 55-60 gigawattlık bir ek enerji ihtiyacının oluşacağı belirtiliyor. Türkiye’de mevcut üretim miktarının 40 gigawatt olduğu düşünüldüğünde ise gerçekleştirilmesi gereken yatırımın boyutları daha iyi anlaşılıyor. Bu durumun bir sonucu olarak, enerji yatırımı şirketlerin bir numaralı gündemi oldu. Toplamda 135 milyar dolarlık bir enerji yatırımı gerçekleştirilmesi gerekliliği söz konusu. Pek çok firma ve grup, enerji alanında gerçekleştirecekleri yatırımlarının projelerini oluşturmuş durumda…
10 yılda 100 milyar dolar
Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılık oranı bugün yüzde 70'ler seviyesinde. Sektör uzmanlarına sgöre 2020 yılına kadar yatırım ihtiyacı 130 milyar doları bulacak. EPDK analizlerine göre ise Türkiye'de 2010-2030 döneminde yapılacak enerji yatırımlarının toplamı 225-280 milyar dolar. Türkiye, enerji kaynakları bakımından net ithalatçı ülke konumunda. Türkiye ham petrol ihtiyacının yüzde 6'sını, doğalgaz ihtiyacının ise yüzde 4'ünü kendi kaynaklarından karşılayabiliyor. Petrolde Türkiye'nin yerli kaynak potansiyeli 6,72 milyar varil. Enerji üretiminde kapasite kullanımı, arızalar, bakım-onarım, işletme politikası, kuraklık gibi sebeplerle yüzde 73 civarında. Termik santrallerde yüzde 68, hidroelektrik santrallerde ise yüzde 94 oranında kapasite kullanımı mevcut. Türkiye, ekonomik gelişme, sanayileşme ve kentleşme dinamiklerine paralel olarak yüksek talep artışı ile dünyanın en hızlı büyüyen enerji piyasalarının başında geliyor. Son dönemde sıkça gündeme gelen 'Enerji Borsası' liberalleşme sürecinde kilit noktada bulunuyor. Borsa fırsatını değerlendirilebilmesi halinde Türkiye enerji sektörü, gelecek 10 yılda ihtiyacı olan 100 milyar dolarlık yatırımı bölgesine çekmenin planlarını yapıyor.
KUTU - 1
KİMLER KAZANACAK?
Uzmanlar tarım ve enerjiyi geleceğin iki hit sektörü olarak değerlendirmekle beraber hangisinin daha avantajlı olduğu konusunda ayrılıyorlar. ETRM Enerji Danışmanlık ve Risk Yönetimi A.Ş. Kurucu Ortağı Candaş Gülez, orta vadeli öngörülere bakıldığında özellikle elektrik piyasasının yatırımcılarını çok da memnun etmeyeceği bir döneme girdiğimizi söylüyor. “Elektrik piyasalarını ben esasen finansal piyasalara benzetirim, bu tür piyasalarda başarılı olmak için bilgiyi çok iyi kullanmak ve matematiğe inanmak gerekir. Ben yatırımımı yapayım nasıl olsa para kazanırım diyenlerin zarar etmesi kaçınılmazdır. Özellikle doğalgaz çevrim santralleri açısından sıkıntılı bir dönemdeyiz ve bu sıkıntı daha da derinleşebilir.”
KPMG Türkiye Yatırım Danışmanlığı Ortağı Raymond Timmer, Gülez'in aksine enerjiye yatırım yapmanın daha mantıklı olduğu görüşünde. Şöyle ki: “Sektörde öngörülen büyüme ve gelişmeler göz önüne alındığında kişisel oyumu enerjiden yana kullanırım. Çünkü kuvvetli büyüme beklenen bir alan ve liberalleşme birçok iş fırsatı sunuyor”. Ancak diğer taraftan da tarımda güçlü olan uluslararası oyuncuların Türkiye’yi yatırım yapmak için çekici bulabileceklerini de göz ardı etmiyor. Bu ayrışmaya rağmen uzmanlar önemli bir konuda birleşiyorlar. Bu iki sektör için önümüzdeki dönemin kilit kelimeleri 'tahmin' ve 'optimizasyon' olacak, bu ikisini yapamayanlar zarar ederken, yapanların kâr ettiğini göreceğiz.
****KUTU 2****
TARIM SEKTÖRÜ
FIRSATLAR
Türkiye'nin tarım potansiyeli altyapı, verim, lojistik ve pazarlama konularında gerekli yatırımları yapması halinde, ihtiyaç duyduğu gıdayı karşılayabilecek ve dünyanın gıda güvencesi olabilecek büyüklükte.
Sektörün daha fazla yatırım çekebilme potansiyeli var. Özellikle toprakların korunması, sulama miktarının artırılması, suyun verimli kullanılması ve tarımsal teknolojinin takip edilmesiyle bu potansiyel değerlendirilebilir.
Türkiye'nin bu konularda atılım yapması ve yatırım ortamını iyileştirmek için destekleme ve diğer tarım politikalarına önem vermesi gerekecek.
Arazi ve hava şartları anlamındaki nitelikler önemli ama üretkenliğin uluslararası ölçekte daha fazla potansiyeli var. Sektördeki üretkenliği ve verimliliği geliştirmek adına yeniliğe odaklanmak sektörü daha rekabetçi ve bu yüzden de daha çekici kılıyor.
RİSKLER
Yeni yatırımcıları bekleyen riskler açısından birinci sırayı iklim değişikliği alıyor.
Tarımın genelinde rekabetçilikten bahsetmek zor. Alt-sektörlerde rekabetçilik artırılabilir. Bazılarında hükümet politikası desteği gerekebilir. Yatırım olgunlaştığında ihracata yönelme kapasitesinin var olması şart.
Gözden kaçan bir diğer tehlike genellikle yaş sebze-meyvede izleniyor. Yurtdışındaki (AB) alıcıya fason üretim pazarda önemli yer tutmaya başladı. Bu tür ihracatta son tüketici ile bağı koparılan yerli satıcı alıcıya her açıdan teslim oluyor. Genelde hükümet politikaları tarımda istismarı önlemeye çalışırken, iyi niyetli yatırımcının da önünü tıkıyor.
Tarım ve gıda üretiminde kayıtdışılığın da yaygınlığı yatırımcılar için risk unsurlarına dahil.
KİMLER KÂR EDECEK?
Yatırımın yapılacak işletmenin bulunduğu yerin ekolojisi çok iyi analiz edilerek ekolojiye uygun ürün seçilmesi
İyi bir talep ve arz tahmini yapılmalı
İhracat imkanları araştırılmalı
İşletme yerinin iyi bir şekilde seçimi, ulaşım kolaylığı ve altyapısının iyi olması
İyi bir fizibilite çalışması, işletme planlaması yapılması
İşletme yerinin ulusal ve uluslararası pazara yakın olması
Girdilerin kolay temin edilmesi, kalifiye işgücünün varlığı
Yatırım ve üretim teşviklerinin verildiği ürünler tespit edilerek bu ürünlere yatırım yapılması
ENERJİ SEKTÖRÜ
FIRSATLAR
Dünyanın en yüksek petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip ülkelere yakınlık
Hidroelektrik santral kurulumuna uygun nehirlerin varlığı
Güneş enerjisine uygun iklim şartları
Jeotermal kaynakların bolluğu
Asya, Avrupa ve Ortadoğu arasında köprü niteliğindeki coğrafi konum
RİSKLER
Enerji politikalarındaki zafiyetler
Ham petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki volatilite
Nükleer enerji kullanımı konusunda fikir ayrılıkları
Dışa bağımlılık
Yoğun bürokrasi
Kalifiye eleman sıkıntısı
KİMLER KÂR EDECEK?
Elektrik doğası gereği stoklanamayan yani depolanamayan bir emtia olduğu için üretim ve tüketim dengesinin çok iyi kurulması gerekiyor.
Enerji piyasalarının en önemli üç konusu olan tahmin, planlama ve optimizasyonu iyi yapanlar avantaj sağlayacak.
Dünya üzerinde volatilitenin en yüksek olduğu piyasalardan biri elektrik piyasası. Üretim tesisini ve alım satım kontratlarını iyi optimize eden yatırımcılar kâr elde edebilir.
Piyasaları iyi analiz eden, iyi tahmin yapan, arbitraj imkanlarını görerek hızlı karar alabilen yatırımcıların para kazanacağı diğerlerinin kaybedeceği bir döneme giriyoruz.