Monotonluk ve Yaratıcılık
Monotonluğun genel olarak anlamı, bir işin aynı tempoda ve sürekli tekrarlanarak yapılmasının verdiği yorgunluk ve bıkkınlık durumudur. Psikolojide ise; işyeri koşullarındaki düzensizlikler, insanın fiziksel ve bedensel yapısına uygun olmayan koşullardan kaynaklanan psikolojik yorgunluklar olarak tanımlanır. Bu kısa tanımlamalardan sonra konumuza geçelim.
Sanayi devriminden bu yana insanın çalışma hayatı ve çalışan çevresinde büyük değişiklikler oldu. Mekanikleşen dünyada teknolojinin gelişmesi ve makinelerin ön plana çıkması sonucu, üretim daha çok fabrikasyon dönemine girildi. 20. yüzyılın başlarında endüstriyel gelişim, Avrupa’ya nazaran ABD’de daha çok hızlandı. Bu hızlanmayı etkileyen en önemli şey yönetimde yeni yöntemlerin bulunmasıydı. Böylece teknolojilerin gelişmesiyle yönetimlerde bilimsel yaklaşım uygulanmaya başlandı. Yönetim alanında çok çalışma yapıldı, kurumlar oluşturuldu. Hayal gücü desteklendi ve yaratıcılık artırıldı. Yatay iletişim, ekip çalışması, karar alma sürecine katılımın sağlanması, takdir, ödüllendirme, motivasyon ve güven, yönetim sistemlerinin başarısını artırdı. Bu durum monoton bir yaşamdan kurtulma yoluydu...
Kavrama yönetimsel ve iş süreçleri anlamında baktığımızda ise çalışanlara yetki ve sorumluluk verilmesinin, onların benliklerinin ve kişisel becerilerinin ortaya koyulmasına fırsat sağladığını görürüz. Çalışanlar bu fırsatları kendi yaratıcılıkları, yüksek kapasiteli hayal güçleri ve becerileri ile birleştirdikleri ve yeni bir şeyler ortaya çıkardıkları zaman da, hem monotonluktan kurtulmaları ve hem de yeni buluşlar için bir adım daha atmaları su götürmez bir gerçektir. Bu konuda, Albert Einstein’ın “Monotonluk ve hayatin sessizliği yaratıcılığı körükler” sözü güzel bir örnektir...
Hayatın sessizliği
20. yy’dan 21. yy’a geçtiğimizde iş hayatı daha fazla otomasyona geçti. Artık geleneksel yöntemlerle yapılan birçok iş modeli yerini teknoloji ile harmanlanmış daha çağdaş iş modellerine bıraktı. Özellikle kas gücü ile yapılan birçok iş artık yok. Bu henüz teknoloji adı altında sadece bilgisayar, cep telefonu ve tableti kullandığımız bir dönemde böyleyken nesnelerin interneti denilen akıllı cihazların her yerde olduğu ve internete bağlı olduğu dönemde çok daha fazla gerçek olacak. Öte yandan birçok yeni iş tanımı da hayatımıza girecek. Ancak bunların büyük bir kısmı fiziksel aktivite gerektirmeyeceği ve daha çok masa başı görevler olacağı için iki noktaya dikkat etmek gerekiyor. Birincisi bir anlamda iş hayatının daha monoton bir hale dönüşme riski var. Bu yüzden bugün birçok yazılım firması yaratıcılığı körüklemek ve monotonluktan uzaklaşmak için ofisleri hayli eğlenceli yaşam alanlarına dönüştürüyorlar. Google ofisleri bunun en güzel örneklerinden biri. İkinci önemli nokta ise yaratıcılık bugünden başlayarak iş hayatının en önemli başlığı olacak. Aslında yazının başında da bahsettiğim gibi 1900’lü yılların ortasından itibaren yaratıcılık önemliydi ama artık çok daha kritik bir hal aldı. Çünkü artık bilgi her an elimizin altında ama değere dönüştürmek yani içine bir tutam hayal gücü ve yaratıcılık katmak kritik ve zor. Bugün sadece çalışanlardan yaratıcı olmaları beklenmiyor. IBM 2010 CEO Araştırması’na göre artık liderlerden de yaratıcı liderlik ve yaratıcılıkta rol model olmaları bekleniyor. Halbuki eskiden bir liderin başarılı bir yönetici ve vizyoner olmasının yeterli olduğu düşünülüyordu.
Yazımı Albert Einstein’dan bir başka alıntı ile noktalamak isterim... “Yaratıcılık bulaşıcıdır ve bulaştırın!”... Bugünün dünyasında başarılı olmak için bu şart! Monotonluktan uzak durun!