Portföyde bankalarla bağımsızların savaşı kızıştı

Türkiye'de parayı halen büyük ölçüde bankalar yönetiyor. Fakat herhangi bir banka grubuna bağlı olmayan oyuncuların rekabetçiliği de gelişiyor. Ocak ayında Türkiye Elektronik Fon Dağıtım Platformu'nun kullanıma girmesi de sektördeki bu rekabeti önemli ölçüde değiştirecek.
Haber: Selçuk Oktay
selcukoktay@turkishtimedergi.com
Küresel kriz, finansal alanda birçok segmenti doğrudan etkilediği gibi portföy yönetiminde de oyunun kurallarının yeniden yazılmasına yol açtı. Kriz sonrası portföy yönetiminde oyuncular, araçlar ve yatırımcıların değiştiği yeni bir normal oluştu. Bu yeni normalin oluşma süreci Türkiye'de portföy yönetiminde dinamik bir ortamı beraberinde getirdi. Portföy yönetim şirketlerinin sayısı artarken, yaptıkları sözleşmeler ve sözleşmelerin toplam büyüklüğü de artış gösterdi. Krizin etkilerinin halen hissedildiği 2011 yılında Sermaye Piyasası Kurumu verilerine göre, portföy yönetimi işinde 32 şirket yer alıyordu. Bu şirketlerin o yıl sonu itibariyle yaptıkları toplam sözleşme sayısı 1.745 olmuştu. Toplam yönetilen portföy büyüklüğü ise 47,8 milyar TL olarak gerçekleşmişti. 2014 yılının sonlarına doğru bu rakamlar önemli düzeyde gelişme gösterdi. Aynı veri setine göre 2014 Aralık itibariyle segmentteki şirket sayısı 48'e yükseldi. Oyuncuların artması organik büyümeyi de beraberinde getirdi ve sözleşme sayıları 3 yıl öncesine göre 675 adet arttı. Büyüklük ise 47,8 milyar TL'den 81 milyar TL sınırına yükseldi. Toplam sözleşme sayıları ve yönetilen hacim yükselirken sözleşme başına düşen ortalama büyüklüklerde de artış ivmesi kaydedildi. 2011 yılında sözleşme başına düşen ortalama portföy büyüklüğü 27 milyon TL civarındaydı, 2014 yılının Aralık ayı itibariyle ortalama büyüklük 33 milyon TL seviyesine yükseldi.
Likit fonlar ve dağıtım kanalı avantajı
Tüm bu tablo segmentteki rekabetin ivmesinin yükselmesine de zemin hazırlıyor. Bununla birlikte özellikle dağıtım kanalı açısından dezavantaj yaşayan şirket temsilcilerinin sıklıkla dile getirdiği elektronik fon dağıtım platformunun da hayata geçmesi rekabette koşulların dönüşmesini beraberinde getiriyor. Sermaye Piyasası Kurumu, Türkiye Elektronik Fon Dağıtım Platformu'nu (TEFAS) Ocak ayında kullanıma aldı. Haziran ayına kadar sistemin uyum çalışmaları devam edecek. Sistem tüm oyunculara yatırım araçlarını geniş kitlelere ulaştırma şansı veriyor. SPK'nın verilerine bakıldığında Türkiye'de portföy yönetiminde bankaların halen pazarı domine ettiği görülüyor. Buna göre Türkiye'de yapılan her 100 portföy yönetimi sözleşmesinden 57 tanesi bankalar tarafından yapılıyor. Bunun yanında bankaların sözleşme hacimleri bakımından hakimiyeti daha ileri seviyelerde görülüyor. SPK verilerine göre, Türkiye'de yapılan sözleşmelerinin toplamının yüzde 92,5'inde bankaların imzası bulunuyor. Bankaların portföy yönetimi işindeki hakimiyetinin iki temel nedeni bulunuyor. Bunlardan en öne çıkanı bankaların dağıtım kanalı avantajı. Banka şubeleri portföy yönetim işi için de bankalar adına önemli bir dağıtım kanalı olarak öne çıkıyor. SPK'ya kayıtlı olan banka gruplarına bağlı 15 portföy yönetim şirketi bulunuyor. Türkiye Bankalar Birliği verilerine bakıldığında bu 15 banka Türkiye genelinde toplam 10 bin 591 şubeye sahip görülüyor. Bu şubeler potansiyel müşterilere ulaşma konusunda banka gruplarına önemli avantajlar sağlıyor. Bunun yanında portföy yönetiminde likit fonların ağırlıklı oluşu da bankaların hacimlerinin artmasına olanak sağlıyor. Yatırımcının Türkiye'de halen ciddi seviyede likit fonları tercih etmesi bankalara bu yönde uygun bir zemin yaratıyor.
Bağımsızların sayısı ve işler artıyor
Bununla birlikte bağımsız diye tabir edilen herhangi bir banka grubuna bağlı olmadan portföy yönetimi işi yapan oyuncuların sayısı ve yönettikleri büyüklük de artış gösteriyor. 2011 yılında sektörde 19 bağımsız portföy yönetimi şirketi vardı, 2013 sonunda bu rakam 26'ya, 2014 yılında ise 33'e yükseldi. Bunun yanında bankaların sayısı hemen hemen aynı seviyede kaldı. Bağımsızların sayısının artması, bankalar dışındaki portföy yönetim işinin de büyümesini, toplam pazardan daha fazla pay almalarını da beraberinde getirdi. 2011 yılında yapılan toplam portföy sözleşmelerinin yüzde 27'sinde bağımsız portföy yönetim şirketlerinin imzası vardı. 2013'te bu pay yüzde 38'e, 2014'te ise yüzde 43'e yükseldi. Toplam yönetilen portföy büyüklüğünde de bağımsızların pozisyonu gelişti. 2011'de yönetilen portföy toplamının miktar bazında yüzde 4'ü bağımsızlardaydı, bu rakam 2014 sonu itibariyle yüzde 7,5'a yükseldi.
Bu noktada asıl dikkat çekici olan bağımsızların yakaladığı büyümenin sektörün toplam büyümesinin üzerinde olmasıydı. Türkiye'de toplam portföy yönetimi işi 2014 yılında 2011'e kıyasla sözleşme büyüklüğü bazında yüzde 71 büyürken, 3 yıllık dönemde bağımsızların yönettiği portföy büyüklüğü bu büyümeyi üçe katlayarak yüzde 221 büyüdü. 2011 yılında yönettiği portföy büyüklüğü 1 milyar TL'nin üzerinde olan hiç bağımsız oyuncu yokken, 2014 yılı itibariyle 2 bağımsız şirket 1 milyar TL barajını aştı.
Bireyselde bağımsızların payı dikkat çekici
Bağımsız portföy yönetimi şirketlerinin bu yükselişinde dikkat çekici birkaç trend bulunuyor. Bunlardan ilki bireysel yatırımcı pazarında bağımsızların hızlı yükselişi. Portföy yönetiminde 3 ana müşteri grubu bulunuyor. Bunlardan ilki bireysel yatırımcılar, bu tip yatırımcıların yanında kurumlar ve sandık, dernek gibi tüzel kişilikler bulunuyor. Bireysel yatırımcılara ilişkin pazarda bağımsızların payı bankalarla neredeyse başabaş noktasına geldi. 2011 yılında bireysel yatırımcıların getirdiği paranın yüzde 22'si bağımsızlar tarafından yönetiliyordu. 2013 yılında bu rakam yüzde 35'e yükselirken, 2014 sonu itibariyle yüzde 40 olarak gerçekleşti. Bankaların ise kurumlar bazında pazara hakim olduğu görülüyor. Bağımsızların bireysel yatırımcılar alanındaki yükselmesinde yönettikleri fon performansının önemli payı bulunuyor. Kurguladıkları fonlarla bireysel yatırımcılara kazandıran bağımsızlar, diğer bireysel yatırımcıların kendilerine gelmeleri için de önemli bir referans yaratmış oluyor. Kurumların finansal stratejilerindeki belli vadelere dayalı planlamaları, portföy yönetiminde opsiyonların sıklıkla değiştirilmesine izin vermiyor. Dolayısıyla bankalarla yola çıkan kurumlar dolayısıyla bu alanda pazar payı almak çok da kolay gözükmüyor. Buna rağmen bağımsızların kurumsal müşteriler bazında pazar payını üç yıl içinde yüzde 3 artırdığı da görülüyor. Tüzel kişilikler ürün grubunda da bağımsızların pazar payı yüzde 20 seviyesine ulaşmış durumda.
Bağımsızların sepeti gelişiyor
Bir ikinci trend bağımsızların sözleşme başına düşen hacimde yukarı yönlü bir ivme yaşamaları. 2011 yılında bağımsız portföy yönetim şirketlerinin sözleşme başına yönettikleri portföy büyüklüğü 4,1 milyon TL iken 2014 yılı sonu itibariyle bu rakam 5,9 milyon TL'ye yükseldi. Bu rakamın yükselmesi bağımsız portföy yöneticileri tarafında büyük ölçekli sözleşmelerin de artış gösterdiğinin bir kanıtı. Bir başka trend, sözleşme sayılarındaki artışın getirdiği ivme. Portföy yönetiminde şirketlerin yatırımcılardan aldığı yönetim giderleri tutarları da gelir kalemleri bakımından önemli bir veri sunuyor. Dolayısıyla sözleşme sayılarının artması bağımsız oyuncular için bu kapsamda ciddi bir performans ölçütü olarak değerlendiriliyor. 2014 yılı Aralık ayı itibariyle oluşan verilere bakıldığında bu açıdan bağımsızların aldığı mesafe gerçekten dikkat çekici. Portföy yönetimi pazarında 2014 sonu itibariyle yapılan toplam sözleşme sayısı 2.420 oldu. Bu sözleşmelerin 1.043 tanesinde bağımsızların imzası var. Tüzel kişiliklerle imzalanan sözleşmelerde ise bağımsız oyuncuların bankaları geride bıraktığı görülüyor.
Sektörde gelecekte mevcut dinamizmin artarak sürmesi bekleniyor. Bu olumlu beklentilerin temel dayanağı Türkiye Elektronik Fon Dağıtım Platformu'nun Ocak ayında kullanıma açılması oldu. Bu platformlar portföy yönetim şirketlerinin ürünlerinin dağıtım kanalları zenginleştirilmiş oluyor. Haziran ayına kadar bu sistemin uyum sürecinin tamamlanması da bekleniyor. Dolayısıyla 2015 portföy yönetimi açısından dinamik bir yıl olacak, sektörde kurumsallaşma artarken, bağımsız oyuncular da işlerinin geliştirmeye devam edecek.
GÖRÜŞ
ŞİRKETLER İÇİN PERFORMANS BASKISI ARTACAK
Yapı Kredi Portföy Genel Müdürü Emir Alpay
“2015 yılı sektör için yeni SPK mevzuatına uyumun tamamlandığı bir yıl olacak. TEFAS ile yatırım fonlarında şeffaflık ve erişebilirlik artarken, yatırımcıların yatırım fonları kararlarını daha sağlıklı şekilde alabilecekleri bir ortam oluşacak. Fon Bilgilendirme Platformu ile farklı kurumlara ait fonların tek bir ortamda kolayca karşılaştırılması, yatırımcı açısından büyük kolaylık sağlarken portföy yönetim şirketleri için performans baskısını artıracak. Performans rekabetinin ön plana çıktığı bir ortamda risk yönetiminin önemini vurgulamak isteriz. Yapı Kredi Portföy olarak Fitch tarafından teyit edilmiş risk yönetimi süreç ve alt yapımızla yatırımcılarımızın varlıklarını yönetiyoruz. Yapı Kredi Portföy olarak yönettiğimiz toplam büyüklükte 12.5 milyar TL’ye ulaşarak bugüne kadarki en yüksek seviyeye geldik. Büyük bir ivme yakaladığımız valörlü fonlarda bir yılda yüzde 53,31’lik büyüme sağladık ve sektördeki en büyük hacim olan 2.24 milyar TL’yi yönetmeye başladık. Yapı Kredi Portföy olarak Türkiye’de uluslararası derecelendirmeye sahip tek portföy yönetimi şirketi konumundayız. Fitch Ratings, Yapı Kredi Portföy’ün en yüksek not olan Highest Standards (tur) derecesini bir kez daha onayladı. Yine 2014 yılında dünyanın önde gelen 4 farklı prestijli ve bağımsız yayın kuruluşları Global Banking and Finance Review, EMEA Finance Magazine, World Finance Magazine ve International Finance tarafından 'Türkiye’nin en iyi Portföy Yönetimi Şirketi' ödülüne layık görüldük.”
BAĞIMSIZLARIN BÜYÜMESİNİN ARKASINDA DA BANKALAR VAR
Finans Portföy Genel Müdürü Tunç Erdal
Banka iştiraki olarak kurulmuş olan portföy yönetimi şirketlerinin bağımsız portföy yönetimi şirketlerine göre çok önemli bir satış ve dağıtım kanalı avantajı var. Özellikle fon piyasasının yüzde 85’ini oluşturan likit fonların banka dağıtım kanalları üzerinden müşterilere sunulması, müşterilerin kısa vadeli birikimlerinin kolayca kısa vadeli yatırımlara dönüştürülebilmesi, banka portföy yönetimi şirketlerini öne çıkarıyor. Dağıtım avantajının yanı sıra, banka portföy yönetimi şirketleri; sermaye gücü, teknik donanım ve alt yapının portföy yönetiminin gerektirdiği standartları yeterince karşılaması ve nitelikli kadro derinliği ile öne çıkıyor. Bağımsız portföy yönetim şirketlerinin sayıları ve yönettikleri varlık hacimlerinin geçmiş yıllara göre artmış olduğu doğru. Özel portföy yönetimi şirketlerinin büyümesinin altında da yine bu kuruluşların dağıtım anlamında bankalar ile olan anlaşmalarını görüyoruz. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, bankaların artık sadece kendi portföy yönetimi şirketlerinin değil, bağımsız portföy yönetimi şirketlerinin de ürünlerini raflarına koymaya başlaması. Bağımsız şirketlerin pazar payı çerçevesinde banka iştiraki portföy yönetimi şirketlerini geçmesi kolay olmamakla yarattıkları rekabetin çok sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Finans Portföy olarak özel portföy yönetimi hariç 2015 yılına yaklaşık olarak yatırım fonlarında 500 milyon TL, emeklilik fonlarında 475 milyon TL lik bir fon büyüklüğü ile başladık. Yaklaşık bir ayda yüzde 31’lik bir büyümeyle 5 Şubat itibariyle bu rakam neredeyse toplam 1 milyar 280 milyona ulaştı. Likit fonlarımızın bu büyümeye hiç katkısı olmadı. Bu açıdan bu büyümeyi çok kıymetli görüyorum. SPK dönüşüm sürecinin ardından lanse etmeyi planladığımız yeni ürünlerle de performansımızı artırarak 2015 yılının sonunda 2 milyar TL’nin üzerinde bir büyüklüğe ulaşmayı hedefliyoruz.