Sanatın itici gücü

Turkishtime dergisinin geçen ayki kapak yazısı “Genç Koleksiyonerleri” okuyunca sanat sektörünün iş dünyasındaki yükselen trendini ve gelişmeleri memnuniyetle takip ettim. Kasım ayında İstanbul’da gerçekleşen Contemporary Istanbul, dünyanın dört bir yanından galerilerin katılımı ile muhteşem bir sanat ziyafeti sundu bizlere... Senede bir kere ve sadece dört gün süren bu sergi bağlamında iş dünyasının örnek alması gereken birçok nokta üzerine saptamalarım oldu. Ve bu ayki yazımı sanata ayırdım...
1. Bu ay içinde uluslararası bir müzayedede Andy Warhol’un “Elvis Presley” tablosunun 81 milyon dolara alıcı bulması, artık portföy yönetiminin de sanat piyasasında gerçek bir payı olduğunu gösterdi. Bu gerçeği Türkiye’deki işadamlarımız ve yöneticilerimiz de anlamış olmalılar ki, Contemporary boyunca birçok kişiyi koleksiyonlarına yatırım yaparken gözlemledim.
2. Sanatı desteklemenin bir çağdaş devlet uygulaması olduğunu hissettim. Fransa tüm zenginlerden senelik yüzde 3 vergi alırken sanat eserlerini zenginlik listesinin dışında bıraktı. Contemporary’ye kültür bakanımızın bizzat ziyareti ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin destekleri de buna işaret ediyor.
3. Serginin çok geniş halk kitlelerine hem yaratıcılık hem de inovasyon konusunda büyük katkı yaptığını düşünüyorum. Birçok gencin profesyonel hayata başlarken bu yaratıcılıktan faydalandığını hissettim. Ben de sergi boyunca her gün yeni bir fırsat konusunda ilham aldım ve küçük notlar çıkardım.
4. İki konu öne öne çıkmış: Bilimin sanata olan etkisi ve aykırılık. Tüm aykırı eserler ilgi odağı oluyor ve heyecan katıyor. Bilim sayesinde üç boyutlu heykeller artık an içinde değişiyor ve renkleniyor.
5. İş dünyası başta ana sponsor ‘’Akbank Özel Bankacılık’’ olmak üzere sanatın önemli bir katkı unsuru olduğunu kabul etmiş . Yüzlerce marka fuarda etkinliklerde yer almış durumda idi. Hatta bazıları bunu sosyal sorumluluk ilkelerine dahil etmiş olarak etkinliklere katkılarda bulundular.
6. Sanat; kültürleri, dinleri, uygarlıkları ve düşmanları birleştirici bir güç. Bu kadar uzlaşma ortamı yaratacak bir ortamı bulmak oldukça zor. Dünyanın her tarafında sanatseverler bir mıknatısa bağlanmışlar gibi burada buluşmuşlardı.
7. Sanatta tek bir doğru olmadığı ortada. Her şahıs kendi için doğruyu buluyor. Bu biraz gözlemleyerek, biraz dinleyerek ve biraz da kalbini hissederek oluyor. Ama son karar her zaman doğru oluyor, kişiye ve kuruma katkı yapıyor.
8. Dünyanın refah içinde olan ülkelerini veya şirketlerini incelersek hepsinde ortak olan kesişme noktasının “sanata ve insan kaynaklarına” verilen önem olduğunu göreceğiz.
Yaklaşan yılbaşına doğru sizlere sanat dolu günlere başlamanızı tavsiye ederek yazımı sonlandırıyorum.