TARIMDA YENİ FIRSATLAR
Gelecekte tarım ve gıda ürünlerinin yüksek seviyelere çıkacağı bugünden öngörülebilen tahminlerin başında geliyor. Çünkü ister bitkisel ister hayvansal üretimde olsun, isterse tarımsal ürünlerin işlenmiş hali olan gıda ürünlerinde olsun maliyetler artıyor, üretim zorlaşıyor. Dolayısıyla tarımsal üretim önem kazanıyor ve kazanmaya devam edecek. Verilen teşvikler ve yapılan yasal düzenlemelerin de katkısıyla ölçekler büyüyor ve bilinçli tarım pratikleri oluşuyor. Türkiye'de bu yıl 7 milyar 845 milyon lirası kamu, 9 milyar 129 milyon lirası özel sektör olmak üzere tarıma 16 milyar 975 milyon liralık yatırım yapılması bekleniyor. 2014-2018 döneminde ise sektörün yıllık ortalama büyüme hızının yüzde 3,1 ve GSYH içerisindeki payının ise yüzde 6,8 olacağı tahmin ediliyor. Türkiye, tarım açısından şanslı ülkeler arasında. Ancak tarımda bölünmüş topraklar, erozyon ve kuraklık verimi engelliyor. Türkiye’nin toprak verimliliğinin yapılan araştırmalara göre son 10 yılda yüzde 23 azaldığı belirtiliyor. Tarım alanında yeni gelişmeye başlayan topraksız, organik ve susuz tarım bugünün ve geleceğin yatırım alanı olarak yerini alıyor.
Meyve, sebze ilk sırada
Sektör uzmanları Türkiye’de tarımın geleceğinden umutlu. Öne çıkacak ürünler olarak meyve ve sebze, buğday, mısır ve soya gibi yem bitkileri belirtiliyor. Bilinçli tarım yapılmasının ise gübre sektörünü olumlu etkileyeceği tahmin ediliyor. Ayrıca, çiftçinin doğru ürünleri yeterli miktarda üretip, ürününü değerinde satmasının da gübre sektörünü olumlu etkileyeceği görüşü hakim. Çiftçinin gelirinin artması da girdilere harcama yapmasını mümkün kılabilir. Burada önemli olan birim alandan daha fazla gelir elde edebilmek Bu anlamda topraksız tarım bir fırsat olabilir. Küçük bahçelerde yapılan meyvecilik, elma, erik, şeftali, nektarin gibi, artık büyük binlerce dönüm alanlarda yapılmaya başlandı. Dönümde 50-100 dolar gelir elde edecekken, bunlar 500-600 dolardan başlıyor. Ciddi bir gelir sağlanıyor. Bu ürünlerin ihracat şansı da yüksek. Zeytin de yine bir sanayi hammaddesi. Türkiye’nin zeytin konusunda önünün açık olduğu, zeytin üretiminin artmasıyla birlikte bu alandaki fabrika yatırımlarının da artacağı öngörülüyor. Artık ikinci, üçüncü nesiller, yurtdışında eğitimlerini alıp, memleketlerine dönüyor ve tarımla uğraşıyor. Eğitimli insanlar her zaman yeni gelişmeleri, dünyayı takip ediyor ve de toprağı verimli değerlendiriyor. Yeni ürünler, katma değeri yüksek ürünler her zaman fırsat sunuyor.
Türkiye AB'yi bile tehdit edebilecek pozisyonda
Arazi ve hava şartları anlamındaki nitelikler önemli ama üretkenliğin uluslararası ölçekte daha fazla potansiyeli var. KPMG Türkiye Yatırım Danışmanlığı Ortağı Raymond Timmer, “Sektördeki üretkenliği ve verimliliği geliştirmek adına yeniliğe odaklanmak sektörü daha rekabetçi ve bu yüzden de daha çekici kılıyor” diyor. “Emek, toprak, su var. Uzun bir sürede varlıkları devam edecek. Bilgi, sermaye eksik ve temel mal üretiminde toplam verimlilik düşük. Akılcı yatırımlarla bu sorunlar en azından hafifletilebilir” diyen TED Üniversitesi Rektörü Erol Çakmak da iklim değişikliğinin 2040’lara kadar etkisinin sınırlı kalacağı tahminine referans veriyor: “Temel faktör karışımını daha verimli kullanacak işletmelerin yatırımlarının hızla geri dönmesi kaçınılmaz. Ayrıca, gelir artışıyla beraber iç piyasa talebi türden mal ve ürünün (mesela organik olan ve olmayan) üretimini destekleyecek düzeye geldi. Bitki ve hayvan sağlığı sorunlarını halletmiş bir Türkiye, büyük AB üyeleri için bile tehdit haline gelebilir.”
İhracat payı artmalı
Dünyadaki trend sektöre direkt yatırımlardan daha çok finansal ve özel şirketlerin arazi ve tarımsal altyapı alım yatırımları (depolama ve işleme üniteleri gibi) şeklinde. Dünya tarım ve gıda ürünleri ihracatı 1,4 trilyon dolar. Türkiye 2012 yılında yaptığı 15,4 milyar dolarlık gıda, tarım ihracatıyla dünya tarım ve gıda ürünleri ihracatından yüzde 1,1 pay alıyor. Bu oran, dünya nüfusunun yüzde 1,1’ini oluşturan Türkiye için nüfusa oranla yeterli olsa da Türkiye'nin tarım potansiyeli dikkate alındığında yetersiz bir rakam. Türkiye tarımsal potansiyeliyle birçok ürünün üretiminde dünya sıralamasında ön sıralarda yer alıyor. Özellikle meyve sebze üretiminde dünyada önemli bir yere sahip. Fakat bunları yeterince ihraç edemiyor. Türkiye sebze ve meyve ihracatında dünya toplam ihracından yüzde 3,5 pay alıyor. Kaliteli üretim, standardizasyon sağlanıp markalaşma gerçekleştirildiğinde bu alanda ihracat artışı sağlanacak.
Pazarlama konusunda eksik ama...
Türkiye tarımsal açıdan çok önemli bir potansiyele sahip olduğunu söyledik. Ancak, yağlı tohumlar gibi bazı alanlarda üretim açığı bulunuyor. Pazarlama konusunda da sıkıntı yaşanıyor. Arz açığı olan ürünlerin üretimi bir yatırım alanı olarak karşımıza çıkıyor. Diğer ürünlerde kaliteli üretim, işleme ve onların iç ve dış pazarlaması da önemli yatırım konuları arasına giriyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar, “Özellikle dünya nüfusundaki artış, iklim değişikliği, gelir artışı, ürünlerin biyoyakıt olarak kullanılması tarım ürünleri ve gıdaya olan ihtiyacı artırıyor. Bu nedenle, Türkiye tarımsal potansiyelini yatırımlara dönüştürdüğünde gelecekte üretip dış satım açısından önemli bir gelir sağlayacak” diyor. Türkiye Rusya, Kafkasya, Orta Asya, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Balkanlar gibi çok büyük bir coğrafyanın tam ortasında yer alıyor ve bu bölgede bir gıda açığı var. Bu açığı kapatabilecek ender ülkelerden biri...
Topraksız tarımda verim yüksek
Topraksız tarım, diğer adıyla “hidroponik yetiştiricilik”, dünyada 40 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştı. Türkiye’de ise 100’e yakın serada bu teknik kullanılmaya başlandı. Topraksız tarımın en yoğun olarak kullanıldığı ülkelerin başında Hollanda ve Belçika geliyor. Bu iki ülkenin seralarının toplam yüzde 95’inde topraksız tarım yapılıyor. Türkiye’de ise özellikle son bir yıldır yatırımcılar bu alana akın etmiş durumda. Türkiye’deki son tabloya göre toplam 48 bin hektar seranın yaklaşık 4 bin dönümünde topraksız tarım uygulamasına geçilmiş bulunuyor. Uzmanlar, Türkiye’nin topraksız tarım yapılan sera alanının iki-üç yıl içerisinde 15 bin dönüme çıkacağını söylüyor. Topraksız tarım yönteminde verim normal tarıma göre 5 kat daha fazla. Hareketli su kültürü ile yapılan topraksız tarımda 1 tohumdan 16 bin tane domates üretiliyor. Bu tarımda hormon ve ilaç kullanılmıyor. Dolayısıyla kalıntı içermeyen ve yüksek fiyatlardan alıcı bulan ürünlerin yetiştiği topraksız seralar, geleneksel seracıları da harekete geçiriyor. Ürünün pazarlanmasında fiyatı yüksek olmasına rağmen hiçbir sıkıntı çekilmediğini belirten sektör temsilcileri, hem iç pazarda hem de ihracatta alıcının sürekli olduğunu belirtiyor. Avrupa standartlarında yapılan üretim, Avrupa pazarlarına, Rusya’ya, Arap ülkelerine çok rahat bir şekilde ihraç ediliyor. Hatta zincir marketlerin bu ürünleri almak için hiçbir zorluk çıkarmadığı da belirtilenler arasında. Çünkü tüketicilerin son dönemde sağlıklı beslenme anlayışı giderek gelişiyor.
Organik tarım gelişiyor
Organik tarım, ürünlerinin biraz pahalı satılması nedeniyle çok hızlı gelişemiyor ancak, sağlıklı ve bilinçli bir kesim tarafından tüketilmeye devam ediyor. Pazarın Türkiye’deki yıllık büyüme oranı yüzde 10. Organik tarımın tarihi gelişmiş ülkelerde 1980’li yıllara dayanıyor. Global pazar büyüklüğü ise 51 milyar dolar. Toplam 130 ülkede 32 milyon hektarlık alanda organik üretim yapıldığı belirtiliyor. Türkiye’de ise ekolojik tarım sektörünün büyüklüğü 200 milyon dolar civarında. İç pazar tüketimi yaklaşık 5 milyon dolar. Ege Bölgesi, Türkiye organik tarım alanlarının yüzde 29,07’sine sahipken, üretim miktarının da yüzde 23,54’ü Ege’den karşılanıyor. İzmir ise bin 156 üreticiyle Türkiye’de ilk sırada yer alıyor. Organik tarımındaki büyümenin beraberinde geliştirdiği farklı sektörler de var. Bunlardan biri organik gübre sektörü. Toprakların sürdürülebilir kullanımını sağlama, çevre kirliliğini azaltma ve dünyada organik tarıma doğru artan talebi göz önüne alarak azotlu ve fosforlu ticaret gübrelerinin kullanımını aza indirecek organik gübre kullanımına ağırlık veriliyor. Aslında tarımda bütün girdiler halka halinde. Bir üretim zincirindeki gelişim, diğerini etkiliyor. Dünyada sağlık bilincinin her geçen gün artmasıyla organik tarım, geleceğin en popüler alanlarından biri haline gelecek. Bu alanda yeni üreticilerin pazara girmesi beklenirken, fiyatların da üretim maliyetlerinin düşürülmesiyle birlikte daha makul bir seviyeye geleceği tahmin ediliyor.
Susuz tarım da mümkün
Dünyanın birçok yerinde temiz su, hatta neredeyse hiç su kaynağı bulunmuyor. Bu fikirden yola çıkarak, yakın zamanda Dubai tabanlı Agricel şirketi, yeni geliştirdiği yetiştirme yönteminde toprak yerine bir çeşit streç kullanıyor ve bu yöntem sayesinde tarımda ihtiyaç duyulan su oranı yüzde 90 daha azalıyor. Kaplama usulü tarımda, bitkiler toprağın içinde değil de suda çözünebilen hydromembrane, polimer ve hidrojelden oluşan bir birleşim içinde yetiştiriliyor. Bu hydromembrane, su ve gerekli besinleri ekin ortamında emiyor. Onlara erişebilmek için bitkinin kendisi hydromembrane yüzeyine yakın güzel ve kalın olan köklerden bir ağ geliştiriyor. Ozmotik (geçişmeli) sistem yardımıyla besinlerin emme işlemini desteklemek için bitki aynı zamanda, şeker ve amino asit üretimini artırıyor ve böylece daha tatlı, lezzetli ve vitamin açısından zengin bir ürün meydana geliyor. Ayırca hastalık yapıcı mikroplar hydromembrane içine nüfuz edemiyor ve böcek ilacına gerek duyulmadan bitkiler, bakterilere ve virüslere karşı daha dayanıklı hale getiriliyor. Bu tarım sisteminde ayrıca yüzde 80 daha az gübre kullanılıyor.
FIRSATLAR:
Finans sektörünün tarıma ilgisinin artması, finansman olanak ve çeşitliliğinin artması, tarımsal kredi seçenek ve olanaklarının devlet bankalarının yanında özel bankalarda da olması.
Devletin verdiği tarımsal mekanizasyon destekleri ve diğer destek ve hibelerin tarımsal üretimin artmasına katkıda bulunması.
Sübvansiyonların artması ve hayvancılığın teşvik edilmesi.
Nüfusu artmakta olan ülkelerde gıda ihtiyacının artması. Komşu ülkelerin (Rusya, Ortadoğu, Doğu Avrupa) iklimden dolayı üretiminin kısıtlı olması ve bu ülkelerin zengin pazar konumunda bulunmasının Türkiye’ye ihracat potansiyeli oluşturması.
Tarımsal teknoloji ve bilişim teknolojisindeki gelişmeler.
NELER YAPILMALI?
Türkiye’nin artık her türlü Ar-Ge yatırımlarında özel sektörün önünü tamamen açması gerekiyor. Kamunun bu alanlarda gerekli insan kaynağı sağlama ve regülasyon rolünü etkin yapacak mekanizmaları geliştirmesi gerekiyor. Özellikle tarım ve gıdayı kapsayacak biyoteknoloji araştırmalarına ağırlık vermekle işe başlanabilir. Yeni çeşitler ve gıda ürünlerinin geliştirilmesi örnek olarak verilebilir. Örneğin, süt ürünleri üreten büyük firmaların yeni ürün sürümünde uluslararası gıda ve paketleme şirketlerine bağlı kalmaktan bir miktar kurtarılabilir.
Tarımsal mal üretiminde sistem yaklaşımını benimsemekte zorluk çekiyoruz. Örneğin, kanatlı dışında, ticari hayvan üretiminde damızlık ve yem en kritik girdiler. Bu sektörde, en azından bu girdilerde arz güvenliğini veya dikey bütünleşmeyi sağlamadan sürdürülebilir kârlılık düzeyini sağlamak zor. Yatırımları fırsata çevirmek için fizibiliteye geniş yaklaşmakta yarar var.
Bulunduğumuz bölge dünyanın en yoğun tarım-gıda ithalatçısı konumunda. İhracatçı ülkeler, Türkiye’nin coğrafi yakınlık avantajını yüksek verimlilikle kapatıyorlar. İç pazar odaklı üretimle dış piyasalarda rekabetçiliği yakalamak hayli zor. Bu konuda kesme çiçek üreticilerinin dünya arz zincirine eklemlenme mücadelesi diğer ürün üreticileri için örnek teşkil edebilir.
5 YILDA 10 PLAN
Tarımda sosyal yapı gözetilerek üretim türüne göre yeter gelirli işletme büyüklüğü temelinde tarımsal işletmelerin etkinlikleri artırılacak.
Çok sayıda ve dağınık yapıdaki parsellerden oluşan tarım işletmelerinde bütünlüğün sağlanması, arazi parçalanmasının önüne geçilmesi ve iyi işleyen bir tarım arazisi piyasasının tesis edilmesine yönelik hukuki ve kurumsal düzenlemeler yapılacak.
Sulama ve ulaştırmaya ilişkin olanlar başta olmak üzere arazi toplulaştırma faaliyetlerinde ilgili kamu kurumları arasında koordinasyon sağlanacak, tarla içi geliştirme hizmetleri etkinleştirilerek sulama oranı artırılacak.
Tarım sigortalarının kapsamı genişletilecek.
Tarımsal ürün ihraç pazarları geliştirilecek, talebe uygun nitelik ve nicelikteki ürünlerin ihracatı amacıyla, üretim aşamasını dikkate alan destek programları uygulanacak.
Üretici örgütlerinin pazara erişimi kolaylaştırılacak.
Tarım ve sanayi işletmelerinin işbirliği ve entegrasyonu sağlanacak, yerel ve geleneksel ürünlerin katma değeri ve ihracata katkısı artırılacak.
Tarımsal bilgi sistemlerinin, ortak kullanıma izin verecek şekilde entegrasyonu sağlanacak.
Sektörde çevre duyarlılığı gözetilecek; taklit, tağşiş ve kayıt dışılığın önlenmesi sağlanacaktır.
Genetiği değiştirilmiş organizma içerenler başta olmak üzere ileri teknoloji kullanılarak üretilmiş ürünlere yönelik biyogüvenlik kriterleri etkin olarak uygulanacak.