TOFAŞ’ın Yeni CEO’su Kamil Başaran Vitesi Yükseltiyor

TOFAŞ’ın yeni CEO’su Kamil Başaran vitesi yükseltiyor
Turkishtime Dergi

Türk otomotiv sanayinin temel taşlarından TOFAŞ, Bursa’nın merkeze uzak konumdaki 59 bin metrekarelik bir tesisinde 30 bin adetlik üretimle başlayan yolculuğunu bugün 400 bin adetlere varan kapasiteyle sürdürüyor. Yedi uluslararası markanın Türkiye temsilcisi olan ve beş marka için üretim yapan TOFAŞ, ‘direksiyona geçen’ yeni CEO Kamil Başaran ile vites büyütüyor. Kapasitede yönünü 550 bin adetlere yükseltme planları yapan TOFAŞ, Başaran’ın ters hilal dediği Rusya’dan Kuzey Afrika’ya uzanan yeni pazarlarda Fiat ile birlikte daha büyük hedeflere koşmayı planlıyor.

Kamil Başaran’ın yönetimi devralmasıyla TOFAŞ’da yaşanan değişimin önemli boyutlarından biri de yeni CEO Kamil Başaran’ın içerden yetişmiş adeta “TOFAŞ’ın çocuğu” diyebileceğimiz bir özelliğinin olması. O nedenle göreve gelir gelmez yaptığı ilk iş, çalışanlarla buluşmak olmuş... Göreve geldiğinden bu yana ilk kez FIAT logosunun önünde kameramıza gülümseyen yeni CEO Kamil Başaran, dev bir transatlantiğe benzeyen şirketi önümüzdeki yıllarda keşfedilmemiş okyanuslarda yüzdürecek. Tüm bu planları, TOFAŞ’ın çiçeği burnunda ama içeriden deneyimli CEO’su Kamil Başaran ile konuştuk. Virgülüne dokunmadan, sorularımıza verdiği yanıtlarla sizi baş başa bırakıyoruz:

TOFAŞ’daki geçmişinize baktığımızda size TOFAŞ’ın çocuğu dememiz mümkün sanıyorum. İçerden gelen biri olarak TOFAŞ’a tepeden, yönetimden bakmak nasıl bir duygu?

TOFAŞ’lı olmakla başlarsak eğer, pazarın çok ufak olduğu, tek tip araçların satıldığı bir dönemde işe başladım. Efsane liderlerin eline doğduk. TOFAŞ 30 bin üretim kapasitesine sahip, rakipleri Renault ve Ford olan, tek tip otomobil üreten bir şirketti. Biz pazarın büyüme potansiyelini hissetmeye başladık. O dönemde çeşitlilik konuşulmuyordu, biz buna yöneldik. Çalışan sayımız azdı. 59 bin metrekarelik Bursa’da şehir dışındaki bir fabrikada üretim yapıyorduk. Aslında hep beraber büyüdük. TOFAŞ, segmentinde büyürken ben de kariyerimde büyüdüm. Oturduk birtakım planlamalar yaptık. İtalyanların yönetsel ve teknolojik liderliği olan yıllardı. Bizler de onların arasına katılmaya başladık. O dönemde büyümeye karar verdik. 100 binlik üretimin hayalini kurmaya başladık. Hem mental hem fiziksel büyümeye odaklandık. Adım adım büyümek için, boyahaneyi 20 santimetre uzattığımızda dualar ettiğimizi hatırlarım. Bu çalışmaların ardından üretim önce 75 bine çıktı. O zaman 150 binin hayalini kurduk. Ama bu hayali kurarken mevcutların yanına yeni ürünler katmaya başladık. Bu şekilde fabrikayı 150 binlere getirdik.

Bugün TOFAŞ 400 binlik araç kapasitesi ve 8 bin çalışanıyla dünyayla rekabet eden bir marka.

Siz hem üretimi hem yönetimi biliyorsunuz. Otomotivin gelişim sürecinde TOFAŞ’ın dünya klasmanındaki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

TOFAŞ’ın Doblo öncesi ve sonrası arasında büyük fark var. Doblo’yla beraber Türkiye içinde değil dışına ihracat yaptığımız, kıtalararasına geçtiğimiz bir dönem başladı. Çok daha rekabetçi olmaya başladık. Dünya klasmanında üretim projemizi devreye aldık. Bu projede gördük ki, hem yatırımlarımızı optimize ediyoruz, hem daha akılcı yatırım yapabiliyoruz hem de deneyimlerimizi çok daha iyi kullanabiliyorduk. Bugün TOFAŞ 400 binlik araç kapasitesi ve 8 bin çalışanıyla dünyayla rekabet eden bir marka. Fiat dünyası içinde lider konumdayız. İkinci olarak, yaptığı üretimle iddialı olduğunu göstermiştir.

TOFAŞ’ın önündeki yeni fırsatlar nelerdir?

TOFAŞ için önemli kırılımların yaşanacağı bir dönem içerisindeyiz. Çünkü TOFAŞ’a baktığınızda bugün 165 binlik kapasitesiyle Mini Cargo (Fiat Fiorino, Peugeot Bipper, Citroen Nemo) seferberliği sürüyor. Bugün Mini Cargo üretimi tüm hızıyla devam ediyor. “Take or pay” şemsiyesi altında bu üretimi yaptığımız için daha ötelere taşınması söz konusu. Doblo bugün hem iç pazardaki etkinliği, hem hafif ticari araçlardaki cüssesi hem de Opel ve Opel Vauxhall ile birlikte bir başka müşteri segmentine geçiyor olmasıyla gerçekten çok güçlüdür. Bundan sonraki planlama içerisindeki Doblo-ABD projesini de düşünürseniz, gerçekten ben başka bir marka göremiyorum ki, hafif ticari araçta bu kadar garanti verebilsin. Baktığımda TOFAŞ iki temel üzerine ayaklarını basıyor. Biri Mini Cargo, biri Doblo. Bu iki başarının üzerine her türlü altyapıyı kurabilirsiniz.

Fiat ve Chrysler CEO’su Sergio Marchionne, Brüksel’de Avrupalı otomotiv üreticilerinin krizle baş etmesi için can yakıcı tedbirlerin gerektiğinden bahsetti. Diğer yandan Güney Kore ile Serbest Ticaret Anlaşması (STA) AB’de imzalandı, Türkiye de gündeme girdi. Avrupa’daki bu gelişmeler Türkiye için fırsat yaratır mı? Ya da tersi bir risk oluşturur mu?

STA sadece otomotivi ilgilendiren bir şey değil. Tüm sanayi gruplarını ilgilendiriyor. Bugün Avrupa’da henüz ekonomik iyileşmelerin sonuçlarının alınmadığı bir dönemdeyiz. Yunanistan’daki kadar uzun ve kötü bir iyileşme sürecini beklemesek de İtalya kısa ama zor bir süreç geçirebilir. O nedenle bu konuda İtalya’nın vermiş olduğu refleksi tüm sektör üzerine yaymak yanlış olur. Dolayısıyla Dr. Marchionne’nin ortaya koyduğu şey kısa bir sürede belli bir acıyı çekip, ondan sonra kalkınma sürecine hızla girmek gerektiği.

Yerli marka yaratmak konusunda TOFAŞ’ın iddiası, hedefi, sorumluluk alma düşüncesi nedir?

TOFAŞ yerli markayı oluşturacak güçtedir. Ortaklarının verdiği destekle de bunu deklare etmiştir. Dolayısıyla Marchionne’nin ben TOFAŞ’ı destekliyorum demesi gurur duyulacak bir şeydir. Yerli ürünü yapmak için bizim her şeyimiz var. Ürünün marka konumuna geçmesi için ise pazarın cesaretlendirilmesi gerekiyor. Bunu tek başına TOFAŞ’ın, ortaya koyacağı ürünle yapması mümkün değil.

İki ortağınız var. Dünyada otomotiv sektöründe konsolidasyonlar, satın almalar var. Beş tane ana üretici kalacak şeklinde tahminler var. Fiat ve TOFAŞ’ın bu tablodaki ortak vizyonu nedir?

Dünya değişiyor. Yeni bir ürün ortaya koyma süreci ortalama yedi yılı alır. Yani 2020’den bahsediyoruz. Bu süre içerisinde dünyanın ne boyutta değişeceğini düşünün. Trendler, sosyal yaşam değişiyor. Baskın bir çevrecilikten akılcı bir çevreciliğe geçiliyor ve şehirciliğin önemi ön plana çıkıyor. Bugünkü tahminler doğru çıkarsa 25 megakent oluşacak. Bu bölgelerin yarattığı dinamikle mevcut araçların ölçülerinin tamamen değişeceğini söyleyebiliriz. Ürünün herkes için erişebilir olmasından ziyade, bu yeni bölgeler içerisinde nasıl sindirileceği konuşuluyor olacak. Bunu yapmak için oluşabilecek konsolidasyonların bölgesel olarak nerelerde, nasıl olabileceğini de konuşuyor olmamız lazım. Rusya’nın Serbest Ticaret anlaşması kapsamına gireceği ama ne kadar açılacağıyla ilgili elimizde net bilgi yokken Türkiye’nin konumunu konuşmak için biraz erken. Türkiye coğrafi bölgesiyle beraber kuzeyi, doğusu ve güneyiyle ilgili çok stratejik bir konumda.

Bu yeni dönemde Fiat dünyasıyla işbirliği ve gelişim nasıl olacak?

Fiat dünyasıyla etkileşmesine baktığımızda bizi rekabetçi kılan üç ana etken var. İlki TOFAŞ ve yan sanayisi. Çok ciddi aşamalara girdi bu sayede. İkincisi, coğrafi konumumuz. Bu Fiat için çok önemli. Özellikle pazarın gelişmesiyle Rusya’nın alacağı şekil çok önemli. Çünkü orada Jeep ile bir iletişim halindeyiz. Türkiye’nin doğusuna baktığımızda siyasi açıdan biraz daha beklenilmesi gereken bir dönem söz konusu. Biz Fiat’la beraber TOFAŞ’ın iç pazarda sağlıklı büyümesinden alacağımız güçle beraber çevremizde ‘ters hilal’ diye nitelendirdiğimiz bölgede gelecek 10-20 yıl için büyük beklentiler olduğunu söyleyebiliriz. Geliştirdiği ürünlerle TOFAŞ, Batı Avrupa pazarında kendini çok daha iddialı gösterecek. Çünkü Batı Avrupa hafif ticari pazarında yüzde 3 iyileşme var. Batı Avrupa’daki düzelmenin yanı sıra İtalya’daki bu ekonomik sorunlardan dolayı, Türkiye ihracat dengesini o kadar güzel oluşturdu ki, özellikle Fransa’da, İngiltere ve Almanya’daki satış yüzdelerimiz arttı. Dolayısıyla Avrupa’nın ortaya koyacağı ilk iyileşmeyi biz alacağız.

Yerli otomobil için yeni bir ekip kuruldu mu?

Biz çalışkan bire şirketiz. Çalışmalarımız devam ediyor.

Binek araçlarda yeni bir atak bekleyebilir miyiz?

Bu yıl Linea yenilenecek. Kapsamlı bir elden geçirme olacak. Ölçülerde, donanımlarda daha iyi hale gelecek.

2015 sonrasında rekabet nereye gidecek?

Artık ürün olarak baktığımızda herkesin tanımları aşağı yukarı aynı. Çizgiler aynı yerlere doğru gidiyor. Bundan sonra önemli olacak konu, büyük organizasyonların nasıl hızlı refleks verebileceğiyle ilgili. TOFAŞ iç pazarın talebini karşılayacak durumda. Özellikle Fiat ortağıyla beraber yeni oluşumların içinde yer alacaktır. Bizim bir diğer mottomuz da Fiat ve Crysler oluşumunun getirdiği fırsatları yakalamak için organizasyonların içinde olmak.

Bugün TOFAŞ’ın iç pazar ve çevresini kucaklayan bir noktada olması gerekiyor. Üretime baktığınızda hayalim TOFAŞ’ın 550-600 binleri üreten bir fabrika olması

Üretim bazlı fırsat çıkabilir mi?

Benim beklentim 400 binlik bir fabrika ve bu kaliteyi Fiat dünyası üzerinde lider olan kalitede ve maliyette her zaman Fiat’a katma değerini veren bir kuruluş hiçbir zaman boş bırakılmaz. Her türlü fırsatta TOFAŞ, burada oyuncudur. Biz çok ciddi bir finans kaynağına sahibiz. Uzun yıllar boyunca da güvence altına alınmış durumda.

Bir hayal kurup geldiniz ve bugün bunları gerçekleştirdiniz. TOFAŞ’ın yeni hayali nedir?

Hayali görmeye pazardan başlamak gerekiyor. Bugün TOFAŞ’ın iç pazar ve çevresini kucaklayan bir noktada olması gerekiyor. Üretime baktığınızda hayalim TOFAŞ’ın 550-600 binleri üreten bir fabrika olması. Bu hayalin adımlarını atıyoruz bugün. Bunu yaparken, Fiat dünyası içinde en iddialı maliyet ve kalite avantajı olan ve ürettiği her şeyin A’dan Z’ye mühendisliğini yapan ve aynı zamanda Avrupa’da Fiat’ın en iddialı Ar-Ge merkezi olan bir TOFAŞ görüyorum. Böyle baktığımızda da bu coğrafyanın her tarafında olan ürünleri geliştiren, ürünleri yöneten, yönetim kadrosuyla da hilalin her noktasında yer alan bir TOFAŞ görüyorum. Diğer taraftan da bu ülkenin otomotiv sektöründe çok hızlı büyüyeceğini dikkate alarak ulusal ve yerel yönetimleri ile el ele çözüm ortağı olan, onlarla beraber ülke ekonomisin gerekleri olan tüm adımlarda katma değer sağlayabilen bir organizasyonu görmek istiyorum.

Yeni bir ortak söz konusu olabilir mi?

Bizi kucaklayan ve bize güvenen iki ortağımız var. Aynı dili konuşan ve bize pozitif etkileri olan iki ortakla çalışmak çok büyük bir ayrıcalık. Böyle baktığımızda bir üçüncüsüne ihtiyacımız yok. Ancak biz bugün beş markaya üretim yapıyoruz. Altı markanın distribütörlüğünü yapıyoruz. Önemli olan konu rekabet yapınızı güçlendirmek ve pazardaki etkinliğinizi artırmak. Bunu yapmanın yolu doğru ürünle, doğru zamanda orada olabilmek. Bugün iPad teknolojisi var. Bizim yarınlarda iPad arabaları çıkarabilmemiz gerekiyor. Bu entertainment özelliklerini verebilecek bir TOFAŞ olmak lazım.

Rusya’dan başlayarak doğumuzda, güneyimizde olacak gelişmelerle Türkiye bu pazarlarda olacak. Çünkü birbirimize çok yakınız. Bu ülkelerde Fiat’ın bir kolu olarak yer almamız lazım.

Irak pazarı gündemde şu sıralar. Sizin Irak’la bir ilişkiniz var mı?

Dilek ve temenninin ötesine geçirebileceğimiz bir şey yok şu an için. Gelecek zaman ne gösterir bilemeyiz.

24 SAATTE, 3 VARDİYADA 2 BİN KİŞİYLE BULUŞTU

8-10 yıl önce TOFAŞ çalışanları bir araya gelirdi. Toplu davul çalma, motivasyon etkinlikleri gibi organizasyonlarla hedefler bir kez daha pekiştirilirdi. Yeni CEO Başaran ile TOFAŞ’ın bu dönemine geri dönülüyor. Başaran, içinden yetiştiği TOFAŞ’ın 2 biner kişilik vardiyalarında tüm çalışanlarla bir araya geldi. Herkesin özgürce soru sorma ve konuşma fırsatı bulduğu bu tarihi buluşmalar sonucu hedef için CEO ile çalışanlar arasında “göz göze iletişim kurularak, sessiz bir anlaşma” yapıldı.

İlk geldiğiniz günlerde fabrikaya gittiniz. Bu, sizin yeni dönemdeki yönetim anlayışınız için ne ifade ediyor? Bu ziyaretleri ve vardiya buluşmalarını nasıl okumalıyız?

Benim için iki şey önemli: Samimiyet ve güven. Bu iki öğenin istismar edilmemesi gerekiyor. 3 vardiya 24 saat ziyaretimin her bir buluşmasında 2 bin personel vardı. Biz onlarla göz teması kurarak yeni bir sözleşme yaptık. Onlar biliyorlar ki dediğimizi yapacağız. Benim amacım başarıyı onlarla beraber yaşamak. Bu yolu açtım onlara tekrar. Çünkü onların çoğu benim silah arkadaşlarım.

Bizim yönetimimizin en önemli özelliği geçmişle gelecek arasında bağ kurmak. Bu alacağımız teknolojik kararlar kadar önemli. Ben bunu yapmazsam eğer, baş ile kuyruk birbirinden kopar. Ben orada onlara “Ben sizin aranızdayım. Siz, şirketin başarısının içerisindesiniz” diyorum. Orada oturan mavi yakalı arkadaşlarımızın hepsi birer mühendis kadar iyi bilgi sahibi oldular. Öyle eğitimler aldılar ki... Geçmişteki içine kapanık veya mütevazı olan arkadaşlar bugün binlerce kişi arasında, çok rahat bir şekilde CEO’ya kalkıp soru sorabiliyor. Dolayısıyla TOFAŞ’ın gücü bu iyi insan gücü. Bunu kullanmamız gerekiyor. Benim misyonum çok farklı. Benim onların arasından çıkmış biri olarak başarılı olmamak gibi bir lüksüm yok.

Bu yılki pazar tahmininiz nedir?

Baktığımızda iç pazarımız da çok iyi durumda ve pazar büyüyor. Ocak ayı pazarı gelmesi gereken noktaya geldi belki de. 2011Ocak ayını dışarıda tutacak olursanız. 30 binlerdeki gibi bir pazar kötü değil. Hepimiz kendimize geldik. Şubat ayı daha canlandı 42 binlere çıktı. Bu ay da hiç fena değil. 63 binleri gösteriyor. Biz 2012 senesi itibariyle pazar hedefini 750 bin olarak belirledik. 750 binin kırılımında ise yaklaşık 230 bin hafif ticari, kalanı otomobil olur diyoruz. Ocak ayından yola çıkarken doğru bir tahminde bulunduk diyebiliriz. Şubat ve Mart dinamiklerine baktığımızda pazar yukarı doğru gidiyor. İkinci beklentimiz ise yılın ikinci altı ayında makro ekonomik göstergelerin iyileşeceği yönünde. İç pazarda bu değişkenlerle birlikte iyi gidecek gibi duruyor, eğer öyle olursa 800 binlere doğru gideriz diye düşünüyoruz.

İhracatta durum nasıl gelişir?

Bizi biraz daha sakin tutan konu, Avrupa’da belli pazarların nispeten geç reaksiyon vermesi ve İtalya’daki tüm çalışma düzeninin yeni baştan tanımlanmaya başlanması. Yunanistan’daki çöküntünün yarattığı biraz negatif yaklaşımlar var ancak bunun dışında Almanya, İngiltere pazarı gayet iyi gidiyor. Fransa pazarının daha hızlı refleks vereceğini düşünüyoruz. Tüm bu bağlamda ümit ediyoruz ki, yılın ikinci yarısında niçin 2011 ihracatını korumayalım, diye düşünüyoruz. Bunu yapacağımızı hissediyoruz.

B SEGMENTİNDE YENİ MODEL

400 binlik bir kapasiteden söz ettiniz. Ancak binek otomobillerden söz etmedik. Yerli otomobil, yerli marka derken çalışmalarınızı nasıl derinleştirdiniz? Bu segmentte çıkaracağınız otomobil nedir?

Bu konuda detay veremiyorum. Ama konsept olarak baktığımızda sedan ve B segmentinde bir araçtan söz etmek gerekiyor. Ama bu hiçbir şekilde mevcut hiçbir ürünümüzün devamı ya da türevi olmayacak. Bunun altını kalın çizgilerle çiziyorum. Yeni Albea olacağı yönünde haberler çıktı. Ama böyle bir şey kesinlikle yok. Albea bitti. 10 bin satıyordu. Linea var, kendi segmentinde birinci. 40 bin satıyor tek başına. Albea’ya ihtiyaç duyacak ne teknolojik ne ekonomik durumumuz söz konusu. Yerli ürünle tamamen yepyeni, sektörü bir adım öne taşıyacak, ürün teknolojisi anlamında söz sahibi olabilecek bir araç yaratma düşüncesindeyiz. Biz TOFAŞ olarak kafamızı kumdan çıkardık, geleceğe bakıyoruz.