ARGE Danışmanlık, Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Yılmaz Argüden ''Toplumsal Refah İçin AR-GE''


Dünyadaki gelişme ve yaratıcılık yarışında bir adım öne geçebilmek için eğitim ve Ar-Ge yatırımlarını artırmak önem taşıyor. Bu nedenle, dünyada şirketlerin Ar-Ge harcamaları özenle takip ediliyor. Ancak önemli olan Ar-Ge çalışmaları için ne kadar çok kaynak ayırıldığı mı? Yoksa ne kadar iyi sonuç alındığı mı?
Toplumsal refah düzeyimizi artırmak için küresel pazarlarda yüksek katma değer yaratabilmeliyiz. Bunun için herkesin yapabildiğini daha iyi yapabilmenin yanı sıra yaratıcılık düzeyimizi artırarak henüz herkesin yapamadığı yeni değer yaratma alanlarında da faaliyette bulunmak gerekiyor.
Tasarım ödüllerinde, en çok okunan kitaplar listelerinde, en beğenilen filmler sıralamasında ve Nobel ödüllerinde neredeyiz?
İşte, bu gibi konularda dünyadaki gelişmelere katkıda bulunacak düzeyde çalışmalar yapamazsak, toplumsal refah düzeyimizi geliştirmek de çok güç olacak.
Dünyadaki gelişme ve yaratıcılık yarışında bir adım öne geçebilmek için eğitim ve Ar-Ge yatırımlarını artırmak önem taşıyor. Bu nedenle, dünyada şirketlerin Ar-Ge harcamaları özenle takip ediliyor. Ancak önemli olan Ar-Ge çalışmaları için ne kadar çok kaynak ayırıldığı mı? Yoksa ne kadar iyi sonuç alındığı mı? Şirketleri geleceğe taşıyan onların yenilikçilik kapasitesidir. Bu nedenle geleceğe hazırlanmayı hedefleyen şirketler Ar-Ge yatırımlarına önemli kaynaklar ayırıyorlar. Elbette geleceğe hazırlanmak için ayrılan kaynaklar yenilikçilik performansının girdisi olarak önemli.
Ayrılan Ar-Ge Harcamaları Kadar Patent Almak da Önemli
Girdi-çıktı ilişkisi bire bir olmasa da daha çok kaynağın, daha iyi sonuç üreteceği varsayılıyor. Ancak, Ar-Ge harcamaları karşısında elde edilenleri doğru ölçemezsek, bu varsayımı test etmek de güçleşir. Örneğin, Ar-Ge harcamaları sonucunda ne kadar patent alındığını ölçmek bu çabanın bir örneğidir.
Bu konuda yapılan çalışmalar Ar-Ge harcamalarının tek başına şirket performansını etkilemediğini, hatta patent sayının bile kârlılıkla olan ilişkisinin çok düşük olduğunu gösteriyor. Ancak, şirket kültürünün ve fikir üretme sürecinden, yeni fikirleri ticari hayata yansıtabilme sürecine kadar yenilikçilik sürecini iyi yöneten şirketlerin kârlılıklarının, büyüme hızlarının ve şirket değerlerinin Ar-Ge için kullanılan kaynakların boyutundan daha önemli olduğu gözleniyor. Bu nedenle, örneğin son iki senede piyasaya sunulan ürünlerin toplam ciro içindeki payı veya bu ürünlerin satışlarındaki büyüme hızı gibi ölçümlemeleri de Ar-Ge harcamalarıyla ilişkilendirmek gerekiyor.
Bu konuda başarılı olan şirketler fikir üretilmesi (temel Ar-Ge), desteklenecek projelerin seçimi (yatırım kararı), ürün geliştirme (organizasyon tarafından içselleştirilme) ve ticarileştirme (çıktıların müşteri odaklı olması ve pazara sunma) süreçlerinin entegre bir şekilde birbirleriyle uyumlu olmasına dikkat ediyorlar.
Başarılı şirketler çalışanlarının önemli bir kısmının zamanlarının en az yüzde 20’sini kendi departmanlarının dışında farklı projelerde çalışarak geniş deneyim kazanmaları ve yine zamanlarının yüzde 10’unu tamamen kendi seçtikleri yenilikçilik projeleri geliştirmek için kullanmaya teşvik ediyor. Böylelikle yenilikleri uygulamaya alacak olanların sürece önemli katkılar yaparak sahiplenmesi sağlanıyor.
Üniversite İşbirlikleriyle Ar-Ge Gelişimi Desteklenmeli
Başarılı şirketlerde uygulanan bir diğer özellik ise satış ve pazarlama departmanı dışındaki çalışanların da müşteri ile yoğun ilişki yaşamasını sağlayacak ortam ve süreçler tasarlanması. Çalışanlarını zaman zaman müşterinin yerinde onlara destek vermek üzere görevlendirilmesi birçok yeni fikrin ilham kaynağı oluyor. Çalışanların işe müşteri gözüyle yaklaşmalarına yardımcı oluyor.
Yenilikçiliğin tamamen iç kaynaklarla değil, aynı zamanda müşteri, üniversite kaynaklarıyla da desteklenmesini sağlamak üzere iş birliği ortamları yaratmak da başarılı şirketlerin tercih ettikleri yöntemler arasında yer alıyor.
Özellikle küçük ve orta boy şirketler iş birlikleri ve ortaklıklar kurarak ölçek dezavantajlarını ortadan kaldırmaya gayret ediyorlar. Bu tip iş birlikleri hem daha çok fikir üretilmesine hem de sürecin daha iyi kontrol edilebilmesine yarıyor.
Ekonomik ölçekten daha önemli olan ise hızlı olmak, bütünsel çözüm üretebilmek ve yetkinliklerde farklılaşabilmek. Bu nedenle, başarılı şirketler özellikle müşterilerin ihtiyaçlarına, sorunlarına odaklanarak bunlara bütünsel çözümler üretebilecek iş birliklerine önem veriyor ve yeniliklerini pazara hızlı sunabilmek için paylaşmaktan çekinmiyorlar.
Özetle, Ar-Ge çalışmalarında etkin olabilmek için klasik iş yapma yöntemlerinden farklı yaklaşımlar geliştirmek gerekiyor. Müşteriye, bütünsel çözümlere, hızlı uygulamaya, iş birliklerine ve paylaşıma ağırlık vermek gerekiyor.