OSTİM TeknikÜniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Ali Yülek'ten Turkishtime Ar-Ge 250 Analizi

Turkishtime Dergi

Yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi desteklemek için kamusal alanda verilen teşvikler ve uygulanan politikalar meyvelerini vermeye başladı. Özellikle savunma sanayi alanındaki adımlar, geliştirilen insansız araçlar, sivil kullanıma yönelik gelişmeler dünyanın da dikkatini çeker konumda. Türkiye bunu sürdürülebilir büyümeye, yenilikçiliğe ve küresel rekabetçiliğe doğru yönlendirmeli ve nitelikli olarak devam ettirmeli.

Türkiye her zaman iki kıtayı birbirine bağlayan, zengin bir yenilik ve yaratıcılık geçmişine sahip, doğu ile batı arasında bir köprü olmuştur. Tarihsel sürece bakıldığında Fatih Sultan Mehmet’in yeni bir çağın kapılarını açmasında ana unsur İstanbul’un fethedilmesi gibi görünse de bu fetih sırasında gerçekleştirilen askeri amaçlı yenilikler ve Ar-Ge çalışmaları ön plana çıkmaktadır. Tarihteki birçok benzer olaya baktığınızda da bu durumun teknolojik yeniliklerin bir sonucu olduğunu, Ar-Ge çalışmalarına ayrılan zaman ve bütçenin bir neticesi olduğu görülecektir.

Dünya, hızlı bir biçimde teknolojik gelişmelerin ve küresel rekabetin yeniden tanımladığı bir döneme giriyor. Bu süreçte Ar-Ge’nin Türkiye’nin geleceğindeki rolü her zamankinden daha önemli bir noktaya geldi. Türkiye son 10 yıllık süreçte teknolojik alanda önemli atılımlarla kendisinden söz ettirmeyi başardı. Özellikle savunma sanayi alanındaki adımlar, geliştirilen insansız araçlar, sivil kullanıma yönelik gelişmeler dünyanın da dikkatini çeker konumda. Türkiye bunu sürdürülebilir büyümeye, yenilikçiliğe ve küresel rekabetçiliğe doğru yönlendirmeli ve nitelikli olarak devam ettirmeli.

Ar-Ge’ye verilen destekler artıyor

Türkiye’nin Ar-Ge alanındaki gelişimindeki önemli unsurlardan birisi de hükümetin izlediği ve bundan sonrası için yön vereceğini ifade ettiği politikalar. 1970’lerde başlayan savunma sanayi odaklı atılımlar, son 20 yıllık dönemde kendisini özel sektöründe dahil olması ile dünya sıralaması içerisinde bulmaya başladı. Ar-Ge’ye gerek kamu gerek desteklerle birlikte özel sektör tarafından yapılan yatırım istikrarlı bir şekilde arttı. Yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi desteklemek için kamusal alanda çeşitli teşvikler ve politikalar uygulamaya koyuldu. Türkiye, Ar-Ge ve inovasyon çabalarını yönlendirmek için Ulusal İnovasyon Stratejisi (2023-2030) geliştirmiştir. Bu strateji, sürdürülebilir ekonomik büyüme ve küresel rekabetçilik elde etmede araştırma, inovasyon ve girişimciliğin önemini vurgular. AB düzeyinde Ar-Ge’ye ayrılan devlet bütçesi tahsisi, 2012’ye (kişi başı 178,5 Avro) kıyasla yüzde 47,2 artışla 2022’de kişi başına 262,7 Avro olarak gerçekleşti. Türkiye’de 2012 yılında kişi başına 0,34 Avro Ar-Ge bütçesi yer alırken 2022 yılına gelindiğinde bu oranın 0,18 olduğu görülmektedir.

2022’de AB genelinde Ar-Ge’ye (GBARD) yönelik toplam hükümet bütçe tahsisi 117.368 milyon Euro olarak gerçekleşti; bu da GSYİH’nın yüzde 0,74’üne denk geliyor. Bu, 2021’e kıyasla yüzde 5,4’lük (111 393 milyon Euro) ve 2012’ye (78 656 milyon Euro) kıyasla yüzde 49,2’lik bir artışa tekabül ediyor. Avrupa Birliği genelinde sağlanan Genel Üniversite Fonları Ar- Ge için ayrılan bütçelerin neredeyse yüzde 36’sını almaktadır. 2022 yılında, hükümet bütçe tahsislerinin en büyük payı, yani yüzde 35,5’i, genel olarak bilgi ilerlemesine yönlendirildi ve bu büyük ölçüde kamu genel üniversite fonları (GUF) olarak bilinen kamu blok hibesi tarafından finanse edildi. Bu hibe, birçok kamu yükseköğretim kurumunun tüm faaliyetlerini desteklemek için aldığı bir kaynaktır.

Orta Vadeli Program’da Ar-Ge vurgusu

Eylül ayı içerisinde açıklanan 2024-2026 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program’a bakıldığında da Türkiye’nin teknoloji ve Ar-Ge kavramlarına bakış açısının hedefli ve planlı olduğu görülecektir. Söz konusu programda stratejik öneme sahip alanlarda, özel sektörde, üniversite ve kamu alanında Ar-Ge merkezlerinin bir araya geldiği büyük ölçekli platform ve ağ destekleri ile teknoloji ve ürün geliştirme süreçlerinin teşvik edileceği, patentli teknolojilerin sanayiye aktarılmasının destekleneceği ifade edilmiştir. Bu gelişimi sağlamak adına Teknoloji Geliştirme Bölgelerinin altyapılarının iyileştirilmesi ve kuluçka merkezlerinin desteklenerek yaygınlaştırılması hedeflenmektedir. Teknoloji Geliştirme Bölgelerinin önemli bir unsuru ve ilk adımı olan kuluçka (hızlandırma) merkezlerinin altyapılarının geliştirilmesi ile birlikte ihtiyaç duyulan finans kaynaklarının da sağlanması önemli bir politik yaklaşım olacaktır. Ayrıca yine bu bölgelerdeki startupların sadece finansal desteğe değil, vergi ve sosyal güvenlik giderleri gibi ana gider kalemlerinde de desteklenerek kısa vadeli gelişim süreçlerinin de desteklenmesi gerekmektedir. Böylelikle bu bölgelerdeki Ar-Ge, tasarım ve yenilik kapasitesi güçlenebilir. Geçtiğimiz yıllarda Covid-19 ile görüldüğü üzere Ar-Ge alanındaki çalışmaların yalnızca savunma sanayi odağında kalmaması, özellikle sağlık, tarım ve eğitim alanında da desteklenmesi gerekmektedir. Özetle Ar-Ge kavramının nitelikli olarak tüm sektörlere yansıması, belirli bir süreli hedef olarak kalmayıp uzun vadeli bir programın ana unsuru olması gerekiyor. Zira kilit sektörlerde gelişimi sağlamak için sürekli olarak Ar-Ge çalışmalarını planlamaları ve nitelikli olarak uygulamalıyız.

Türkiye kilit sektörlerde Ar-Ge yatırımlarını sürdürmeli

Türkiye, gelecekte kendisine güvende hissetmesi için stratejik olarak Ar-Ge çalışmalarında ekonomik büyümeyi ve küresel rekabet alanında gücünü artıracak kilit sektörlere odaklanması gerekiyor. Katma değeri yüksek, nitelikli insan kaynağı ile sürekliliği devam edebilecek bu çalışmalar dünya genelinde de belirli sektörlere odaklanmış durumda. Bu sektörler temel itibariyle otomotiv (hibrid sistemler araçlar)i uzay ve havacılık, bilişim teknolojileri (yapay zeka), yenilikçi yenilenebilir enerji teknolojileri, sağlık ve biyoteknoloji ile tarım teknolojileri olarak sıralayabiliriz.

Otomotiv alanında Türkiye son 40 yıllık dönemde bir üretim merkezi haline geldi. Uluslararası markaların üretim yaptığı ve etrafında bu markalar için yan sanayi ürünlerin üretimini yapan fabrikaların olduğu sektörel bir bölge haline geldi. TOGG girişimi ile birlikte Türkiye’nin elektrikli araç üretimi alanında yapmış olduğu atılım, KKTC’de Günsel’in elektrikli araç üretim girişimi, Bursa’da Amperino şirketinin üretim yapmaya yönelik yatırımları Türk sanayicisini cesaretlendirmekte ve gelecekte bu alanda girişimlerin artacağını öngörmekteyiz.

Bir diğer kilit sektör olan havacılık alanında ise Türkiye özellikle savunma ve insansız araçlar konusunda önemli bir durak haline geldi. TAI (Türk Havacılık ve Uzay Sanayii), TUSAŞ Motor Sanayii (TEI) ve BAYKAR (Baykar Makina Sanayi ve Ticaret A.Ş.) gibi şirketler bu alandaki inovasyona öncülük etmektedir. Türk Hava Yolları’nın marka değerinin yanı sıra üretime yönelik girişimlerinin de bulunması sivil havacılık alanında da gelecekte katma değer yaratan ürün başlıklarının var olmasını sağlayacaktır. Bu alandaki nitelikli insan kaynağı yetiştirme ve akademik iş birliği için OSTİM Teknik Üniversitesi bünyesinde Uzay ve Havacılık Mühendisliği programımızı başlattık.

Yukarıda sayılı sektörleri destekleyen ana unsurlardan birisi de hiç şüphesiz bilgi teknolojileridir. Türkiye’nin kilit sektör olarak görmekte olduğu ve hızla gelişen bilgi teknolojileri sektörü hızla büyümekte ve Ar-Ge çalışmalarının ana odağı yazılım geliştirme, siber güvenlik ve yapay zeka (AI) ve blockchain gibi yeni gelişen teknolojiler üzerine yoğunlaşmaktadır. OSTİM Teknik Üniversitesi olarak bu alandaki ihtiyaca cevap verecek nitelikli insan kaynağının yetişmesi, üniversite sanayi iş birliği ile sektörün Ar-Ge girişimlerine akademik destek verilmesi amacıyla da Yapay Zeka Mühendisliği programımıza başladık ve bu alanda öğrencilerimizi yetiştiriyoruz.

İş birliği ve uluslararası ortaklıklara ihtiyacımız var

Uluslararası iş birliği Ar-Ge çalışmaları için kilit öneme sahiptir. Uluslararası ortaklıklar küresel alanda uzmanlıklara erişim sağlar. Farklı alanlardaki yetkinliklere sahip nitelikli insan kaynağının projelerde etkin rol oynamasını sağlar. Bir diğer unsur ise kaynak paylaşımıdır. Ar-Ge projeleri özü itibariyle araştırma evresinde finansmana ihtiyaç duyulan, bu finansmanın ise karşılık beklentisinin riskli olduğu bir dönemdir. İşte bu süreçte uluslararası iş birlikleri ile (AB Fonları, Horizon, Dünya Bankası, BM) fon kaynaklarına erişim sağlanabilir.

Sanayi politikalarının Ar-Ge’yi destekleyici olması şart

Ar-Ge’nin sürekliliğini sağlamak için Ar-Ge fonlarının artırılması, Teknoloji Geliştirme Bölgelerinin niteliklerinin geliştirilerek artırılması, Araştırma ve Geliştirme Merkezi kurulmasına yönelik teşviklerinin geliştirilerek kamusal desteklerin çeşitlendirilmesi, üniversite-sanayi işbirliğini geliştirecek politikaların özellikle akademisyenlere sağlanan avantajların ön plana çıkarılması, fikri sınai mülkiyet haklarına yönelik koruma mekanizmalarının geliştirilmesi, tescil sürelerinin kısaltılarak ticarileştirmenin önünün açılması, Startup ve KOBİ’lere yönelik desteklerde Ar-Ge’nin özendirilmesi ve sektörel özel inisiyatifler politik gelişimler ve önlemlerde ilk sıralarda yer almalıdır.

Bu teknolojik gelişmeler Ar-Ge ile hızlı teknolojik gelişmelerin etkisi altında olmaya devam edecektir. Yapay zeka (AI), kuantum hesaplama, nanoteknoloji, biyoteknoloji ve malzeme bilimi gibi yükselen teknolojiler, inovasyonda kilit roller oynayacaktır. Hükümetin açıkladığı Orta Vadeli Programda da yer verildiği üzere belirttiğimiz alanlara yönelik adımların atılacağını ön görüyor, startupların, KOBİ’lerin ve sanayicilerimizin Ar-Ge’ye olan ilgilerinin artarak devam etmesini öneriyoruz.