AR-GE 250


Otomotivde AR-GE’yi etkileyen küresel gelişmeler, Türkiye ve doğan fırsatlar

Jan Nahum

Otomobil ile başlayan ve 100 yıldan beri bireysel ve mal hareket kabiliyetini adeta sınırsız kılan kara taşımacılığı, insanlığın yaşam tarzına ve yerleşkelerinin yapısına şekil vererek, bugün yedi milyar nüfuslu dünyada bir milyar aracın dolaşımda olmasında etkendir. Tutku boyutuna varan ve yaşamın bir vazgeçilmezi haline gelmiş olan otomotiv alışkanlığı ve bağımlılığından insan oğlunun kurtulma silkinmeleri ile zaman zaman sarsılan endüstri, sebep olduğu tüm zararlara rağmen, sağladığı fayda sonucu, günümüzde her yıl 80 milyonu aşkın aracı dolaşıma sokmaya devam etmektedir.

Kara taşıt araçlarında, petrol türevi benzin, diesel, LPG, doğal gaz gibi hidrokarbon yakıtların güç kaynağı olarak içten yanmalı motorlarda kullanılmalarının çevreye ve iklime olan zararlarına kamu tepkisi her geçen gün artmaktadır. Eş zamanlı olarak, internet, akıllı telefon ve benzeri teknolojik gelişmeler iletişimi kolaylaştırarak tetikledikleri e-ticaret gibi yapısal gelişmeler, yaşam tarzını değiştirmektedir. Bu gelişmelerin sonucunda, azalacağı tahmin edilen kara taşımacılığı ve ulaşım ihtiyacına, endüstri şekil ve nitelik değiştirip yanıt vererek hükmedici varlığını sürdürmektedir.

Otomotiv endüstrisi, etkisinde olduğu her türlü değişimi, boyutlarından ve yatırımlarından kaynaklanan hantallığı sebebi ile kendisine uygun bir takvim ve gündem ile yönetmeyi denemişse de, gündemi belirlemede tek karar verici olmadığını nihayet kavrayarak, teknolojinin gelişim süratine bağımlı olarak yeniliklerle evrilmeye başlamıştır. Bunun en büyük göstergesi elektrikli araçlara olan dönüşümdür.

İçten yanmalı motorların tüm zararlarına rağmen, kullanıcıya sağladıkları kolaylığın benzerlerini elektrikli motorlar sağlayana ve ihtiyacı karşılayacak bir arz seviyesine gelene kadar sürecek olan elektrikli motorlara geçiş dönemi boyunca, kara taşımacılığının güç ihtiyacını halen uzun yıllar içten yanmalı motorlar sağlamaya devam etmek mecburiyetindedir. Günümüzde, kara ulaşımında dolaşıma giren yeni araçların ancak yüzde 10 kadarı elektrikli araçlar olup, 2035’e kadar bu yüzdenin önemli oranda artacağı beklenmektedir. Bu geçiş dönemi boyunca, içten yanmalı motorların egemenliği sürecek, aynı zamanda, çevresel baskılar altında, içten yanmalı motorların doğaya olan zararlarının azalması için, oluşacak mevzuatın yönlendirmesi sonucunda, endüstri bu alandaki Ar-Ge faaliyetini ve onlara ayırdığı kaynakları önemli oranda artıracaktır.

Zaman içinde, kara taşımacılığında içten yanmalı motor kullanımı azaldıkça kara taşımacılığının petrol türevleri talebi azalacak, değişen arz-talep dengesi sonucu fiyatları düşecektir. 

Bunun da yan etkisi olarak öncelikle ucuz petrol üretim kaynakları kullanıma girebilecek, petrol arama ve üretimi gerileyecek, arzı azalacak ve doğacak olan karışık bir arz-talep etkileşim ve dengelemesi sonucu yakıtların maliyet ve fiyatları elektrikli araçların daha verimli ve rekabetçi olmaları üstündeki baskıyı artıracaktır. 

Aynı zamanda elektrikli araç arzının artması ile bilhassa bataryaların ihtiyaç duyduğu özel metallere olan talep artacak ve arzın talebin artışına cevap verme hızına göre bunlarda oluşacak fiyat artışları elektrikli araçların rekabetçiliğine ters etki edecektir. 

Bu değişik gelişmeler sonucunda, petrol rezervlerini ellerinde bulunduran devletlerin petrol ürünleri arzı üstündeki etkinlik ve ekonomik getirileri, özel metalleri ellerinde bulunduran devletlere doğru kayacaktır.

Yeni nesil araçlara gereksinim artacak

E-ticaretin tüketiciye sağladığı rahat ve rehavet, mahallelere, son ihtiyaç noktası olan evlere ve iş yerlerine taşıma gereksinimini ciddi şekilde artırmaktadır. Pandeminin tetiklediği evde kal, evden çalış yaşam tarzının pratik avantajları ve zaman kullanım verimliliği üstündeki pozitif katkısı, kalıcı bir alışkanlığa dönmekte, son noktaya teslimat talebini daha da artırmaktadır. Bu da, ister istemez lojistik ve taşımada kullanılan kara araçlarında değişiklik tetiklemektedir. 

Küçük, kıvrak, çok dur-kalka müsait, fazla sürate gerek duymayan, hacmi taban alanına göre yüksek, içine girip çıkması kolay, yeni nesil araçlara gereksinim artacaktır. Dolma kalemden kullan-at tükenmez kaleme olan geçiş veya içine jilet konan ve jileti değiştirilen traş bıçağından al at bıçaklara geçiş gibi al kullan bırak başkası kullansın uygulamasını gördüğümüz bisiklet, motosiklet ve kaykaylar gibi küçük elektrikli araçların pratik ulaşımda yer almaları olası.

Kara ulaşımında enerji kaynağındaki gelişmelerden, iklime olan etkisinden, yeni iletişim araçlarından ve yaşam tarzımızın değişiminden kaynaklanan birçok etkenin sonucu, son 10-15 yıldan beri bir kırılma noktası yaşanmakta. Hava taşımacılığında jet motorlar devrinde hala pervaneli uçaklara yer olduğu gibi, alışılagelmiş kara taşıtları uzun bir dönem daha var olmaya devam etmelerine rağmen, alt yapı ve yaşam tarzı ile çoğunluk değişik araçlara evrilecek, kara taşımacılığı farklı bir boyuta geçecektir.

Otonom araçlar, akıllı şehirler, bütünsel tasarımlar ve kesintisiz ulaşım ağları ile yaşam alanları şekil değiştirme baskısı altında kalacak, yeni fırsatlar doğacaktır.

Özetlersek;

• Dolaşımda olan bir milyar aracın oluşumuna katkıda bulunduğu çevresel sorunlar ve iklim değişikliği elektrikli araçlara geçişi zorunlu kılmakta.

• Ancak, elektrikli araç arz ve tüketici beklentilerini yerine getirdikleri oranda kabulülerine de bağlı olarak, bu geçiş şimdilik tedricen olduğundan, geçiş süreci boyunca içten yanmalı motorlarda yapılacak Ar-Ge ile verim artışları zorunlu olarak devam edecek, bu da elektrikli araç geçişinde gecikmeler doğrulayacaktır. 

• Bunun yanında, elektrikli araç sistemlerindeki arz artışı sonucu Ar-Ge ile sağlanan verim artışları ve tüketici beklentilerinin karşılanması elektrikli araçlara geçişi süratlendirecektir.

• Her halükarda toplumsal baskı ergeç kara taşımacılığında güç kaynaklarının çoğunluğunun elektriğe dönmesine sebep olacaktır.

• Bu dönüşüm petrol tüketimini düşürecek ucuzlatacak ve elektrikli araçlardan beklenen verimi daha da artıracağından elektrikli araçlarda verim artışına yönelik Ar-Ge faaliyeti etkin sonuç üretmek açısından baskı altında kalacaktır.

• Aynı zamanda, elektrikli araçların güç ve depolama sistemlerinde kullanılan özel metal ve malzemelere talep ve dolayısı ile fiyat artacak ve malzeme sahasında yoğun Ar-Ge faaliyetine ihtiyaç olacaktır.

• Bu gelişmeler ile eş zamanlı olarak e-ticaret, pandeminin yeni oluşturduğu alışkanlıklar, zaten yeni kuşakların değer yargıları ve yaşam tarzındaki farklı beklentilerine eklenmesi sonucunda, araç platform ve özelliklerinde yepyeni ihtiyaçlar, segmentler ve çözümlere gerek duyulacak ve bu sahalardaki Ar-Ge ihtiyacında da büyük ölçüde artış olacaktır.

Kara taşımacılığında gelişmiş devletlerin teknolojik üretim seviyesini yakaladık

Endüstriyel devrimlerini zamanında tetiklemiş ve geçirmiş olan gelişmiş devletlerin, imparatorluk döneminin zenginlik ve şaşası sonucunda yaşam alan ve biçimleri, değişmesi zor kalıcı kalıplarda şekillenmiş ve geleneksel abideler haline dönmüştür. O abidemsi yaşam alanlarında var olan kalıcı yapıları zedelememek uğruna, yaşam alanları kendilerini bu ulaşım devrimine sadece olabildiğince uyarlamayı deneyecek ve bununla yetineceklerdir. 

Gelişmekte olan devletlerin gelişim sürecini kalıcı kalıplara döndürmeye vakit bulamamış olması, yaşam tarzı değişikliği dahil birçok etkenin tetiklemekte olduğu değişim devriminin öncü ve kapsamlı uygulayıcıları olmalarına fırsat oluşturmaktadır.

Türkiye bu fırsatın en yüksek olduğu devletlerden biridir. Zira, Türkiye kara taşımacılığı konusunda gelişmiş devletlerin teknolojik üretim seviyesini yakalamış, onların bir çok sahada en ileri ve verimli üretim üslerinden biri konumundadır. Bu sahada diğer gelişmekte olan devletlerin önünde yer almakta ve bir rekabet avantajı elde etmiş durumdadır.

Şimdi, Türkiye kendi marka ve modellerini üretmek üzere harekete geçmiş, yapılanmaya başlamış ve ilk “Milli Araç” projesini oluşturmuş, bu konuda vizyonunu tariflemiştir. Önümüzdeki yıllarda, teknolojinin en zor konularından biri olan kara taşımacılığı sahasında geleceği şekillendirmek için gerekli olan yetkinlik, insan kaynağı ve altyapı geliştirilerek, bu konuda da üretimde bugün bulunduğu rekabetçiliğe benzer bir konuma geçmesi, ulusal bir hedef olarak görülebilir.Bundan sonra yapılması gereken, var olanın benzerini, geçmişin tekrarını üretmek değil, geleceği tanımlamak ve tasarlamak konusunda başarılı olunabileceğinin özgüveni ile öncülüğe soyunmakta yatmaktadır. 

Türkiye 60’lı yıllardan sonra başlayan çarpık şehirleşmesini kapsamlı bir kentsel dönüşüm programı ile dönüştürerek düzeltmeye başlamıştır. Deprem kuşağında bulunan coğrafyası ile er geç tüm yurt sathında bu dönüşüm sağlanacaktır. Bu odaklanma ve faaliyet kara taşımacılığındaki kırılma noktası ile eş zamana rastlamıştır. Bu iki küresel değişime (Türkiye’deki kentsel dönüşüm ihtiyacı dünyanın birçok coğrafyası için de bir ihtiyaç konumundadır; Türkiye nin deprem kuşağında olması bu konuda zaman ve aciliyet faktörünü de öne çıkartmaktadır.) çözüm üreterek küresel katkı sağlayacak bir endüstriyel yaklaşım (elektrikli yeni lojistik ve ulaşım platformları ile doğmakta olan yeni yaşam tarzına uyarlanmış akıllı şehirleşme ürünü kentsel dönüşüm çözümleri) Türkiye’nin bu sahada küresel bir öncülük ile sosyal ve yaşam ihtiyaçlarına çözüm üreten bir devlet konumuna getirebilir. 

Bu konuda dünya liderliğine soyunmak için gereken özgüven ile alakalı farkındalık eksik olmasına rağmen, bu sahadaki geçmiş kıvrak çözüm ve başarıda yatmaktadır. Türkiye kentsel ulaşımda minibüsü kurumsallaştırmış ve günlük kent yaşamına çok etkin tamamlayıcı bir ulaşım çözümü olarak entegre etmiştir. Aynı şekilde, otomotiv tasarım ve mühendislik öngörüsü ile de bu ulaşım çözümü için tamamen özgün araçlar tasarlanmış ve üretime sokulmuştur. Bu araçlar görevlerini başarı ile sürdürmeye devam etmektedir. Şimdi, bu taşımacılık çözümünün mantıklı tamamlayıcı ve destekleyici rolü sebebi ile dünyanın değişik yerlerinde bu ulaşım çözümüne geçiş uyanış ve sancıları başlamış durumdadır.

Yaşanmakta olan küresel kırılma noktası dönemi, sektörler arası geniş iş birlikleri de kurgulayıp, yeni bir paradigma ile ortaya çıkmanın tam zamanıdır. Buna göre yapılması gerekenler;

1. Küresel yeni yaşam tarzının anlaşılarak içselleştirilmesi ve tariflenmesi.

2. Elektrikli araçlar konusunda kısa, orta, uzun vadeli güç sistem altyapı (motor, batarya, kontrol ve yönetim) geliştirme planları ve uygulamaları ile yetkinlik oluşturulması.

3. Yeni yaşam tarzına çözüm üretecek platform konsept geliştirmelerinin yapılarak, sosyal ve tüketici testlerinden geçirilmeleri ve olgunlaştırılmaları.

4. Akıllı şehir çözüm kurgusunun ve bunları destekleyecek çözüm paketlerinin oluşturulması, prototiplenmesi, uygulama denemelerinin yapılarak geliştirilmeleri.

5. Pilot bir kentsel dönüşüm alanında bunların tedricen veya topluca uygulamaya geçirilmeleri ve yeni yaşam laboratuvarı niteliğinde kullanılması.

6. Bu denemeler ile olgunlaşan çözümlerin şartlara bağlı paketler halinde uygulanmaları.

7. Küresel taahütler ile bu çözümlerin olası farklı yörelere göre uyarlanarak yaygınlaştırılması.

Değişik sektörleri (ulaşım, inşaat, araç üretimi, alt-yapı gibi), değişik teknolojileri (elektronik, elektrik, mekatronik, kontrol, kompozit gibi), değişik bilim dallarını (sosyoloji, ekonomi, mühendislik gibi) kapsayacak olan bu girişim sadece bunların tümüne hakim devletler (gelişmiş devletler) ve bu girişime ihtiyaç duyan devletlerin (gelişmekte olan devletler ) kesişiminde yer alan Türkiye’nin de dahil olduğu sadece birkaç devletin üstesinden gelebileceği ve ihtisaslaşabileceği bir kurguya işaret etmektedir. Türkiye bu konuda öncü ve avantajlı bir durumdadır. 

Bu arada Türkiye’deki otomotiv ekosistem alt yapısında halen önemli bir eksik olan Otomotiv Test Merkezi konusunun sonuçlandırılması ve kurgulanıp tasarlanan yeni ürünlerin yabancı test merkezlerine ihtiyaç duymaksızın yerli olarak test edilip geliştirilmelerine olanak sağlanmalıdır. Bu alt yapı, yapılacak yeniliklerin ve oluşturulacak farklı yaklaşımların, rekabetçi bir avantaja dönene kadar mahremiyet içinde ve kaynak israf edilmeden yapılmasının yolunu açacaktır. Aynı zamanda, markadan ve yabancı lisanstan bağımsız, özerk otomotiv tasarım ve Ar-Ge merkezlerinin modern otomotiv mühendislik ve tasarım altyapısının tümüne hakim olacakları bir yapıya kavuşmak üzere eksiklerinin tamamlanarak gelişmeleri ile değişimin ihtiyaç duyduğu ve sürekli olarak ihtiyaç duyacağı alt yapı tamamlanmalıdır.

Böyle bir yapıdaki Türk otomotiv sanayi, İtalya ve Almanya’nın doğusundan Çin’e, Kuzey Kutbundan da Güney Kutbuna kadar olan bir coğrafyada, tasarım ve mühendislik merkezleri, otomotiv test merkezi ve en modern ve en ileri otomasyona sahip üretim tesislerin tümüne sahip olan tek devlet konumunda olacaktır. 

Doğu Avrupa, Afrika, Orta Doğu, Orta ve Batı Asya da bu konudaki tek otorite ve mükemmeliyet yeri olacaktır. Hem o bölgenin, hem gelişmekte olan devletler ve halen kara taşımacılığı konusunda ihtiyaçlarının algılanması ve karşılanması açısından bakir olan Afrika kıtası, hem de rekabetçiliği ile gelişmiş dünya için de bir çekim merkezi haline gelmesi olasıdır. 

Eğer bu fırsatı görmez ve layıkıyla değerlendirmezsek, bu fırsatı değerlendirmeyi kaçırmak için tek bir neden, bir adım öne geçmemek için tek engelleyici sebep, bizim kendimize olan inançsızlığımız, eksik özgüvenimiz, eksik azmimizde ve organizatif kabiliyetimizdeki zaafiyette yatacaktır.

Jan Nahum
Hexagon Studio Yönetim Kurulu Başkanı