“Kârsızlığın çözümü internette”

Türkiye operasyonuna 2012 yılında başlayan ve Türk bankacılık sektöründe 15 yıl aradan sonra sıfırdan lisans alan ilk banka olan Odeabank, 2015 yılının ilk çeyreğini 11 milyon 757 bin TL net kâr ile tamamladı. Geçen yıl “En hızlı büyüyen” ve “En yenilikçi banka” ödülleri alan Odeabank, yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre kârlılıkta 48.8 milyon TL artış elde etti. Odeabank'ın Genel Müdürü Hüseyin Özkaya'ya göre, bankanın yakaladığı bu grafiğin arkasında Türkiye'nin geleceğine ve sağlam bankacılık sistemine duydukları güven ile inovatif çalışmaları ve güçlü sermaye yapısı yatıyor. Ancak Özkaya, sektörün sağlam bir altyapıya sahip olmasının yanında seçim atmosferinin ardından yatırımcı algısının düzeltilmesi gereğine de dikkat çekiyor.

Geçen yıl sonunda Rusya merkezli başlayan dalgalanmanın, dövizdeki artış seyrinin ve küresel piyasalardaki belirsizliğin bu yıl bankacılık sektörüne olan etkileri sizce neler?

Uzun bir süredir Fed’in beklendiği kadar erken ve güçlü faiz artırımı yapamayacağını düşünüyoruz. 2014’ün ortasında, 2014 sonundan itibaren faiz artırımı bekleyenler vardı; ancak halen bir faiz artırımı yapılmadığı gibi, Fed’deki politika yapıcıları zamanlama konusundaki tahminlerini sürekli öteliyor. Küresel krizle birlikte potansiyel büyümesinden önemli ölçüde kaybeden dünya ekonomisi bir müzmin durgunluk sürecinden geçiyor. Eski büyüme oranlarını yakalamak birtakım yapısal sorunlar ve telafi edilemeyen kriz tahribatları nedeniyle oldukça zor olacak.

Her ne kadar ekonomilerin kademeli olarak toparlanması beklense de, enflasyon oluşturacak kadar güçlü bir büyümeden iki nedenle çok uzağız. Birincisi, dünya çapında ABD ile kürenin geri kalanındaki toparlanma ve buna bağlı olarak para politikası duruşlarındaki zıtlık doların her şeye karşı güçlenmesine yol açıyor. Güçlü dolar, arz yönlü olumlu gelişmelerin yaşandığı petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarını keskin bir şekilde düşürüyor. Öte yandan Çin’de yapısal sorunların da etkisiyle büyüme hızla yavaşlarken, Avrupa’da olağanüstü yüksek işsizlik oranı deflasyonist baskıları artırıyor. Son 35 senede ortalama yüzde 10 büyüyen Çin’in, 2015’te ancak yüzde 7 ile çeyrek asrın en düşük seviyesinde büyüyebileceği tahmin edilirken risklerin aşağı yönlü olduğu düşünülüyor. Bu tablo önümüzdeki dönemde de küresel çapta müzmin durgunluk görüşlerini destekliyor. Öte yandan deflasyonist riskler ve düşük büyüme endişeleri ile Avrupa ve Çin’de para politikaları gevşerken, ABD’nin faizini değiştirmemesi bile görece sıkılaştırma olarak okunabilir.

Küresel ekonomideki bu görünümü dikkate alarak, halen ABD’de faiz artırımının öngörülenden daha geç ve daha sınırlı seviyede olacağını düşünüyoruz. Piyasa fiyatlaması zaman içerisinde bu öngörümüzü haklı çıkaracak gibi görünürken, başta Rusya ve Suriye olmak üzere jeopolitik risklerin belirginleşmesi ve algı yönetimini güçlendirme ihtiyacının da zamanla artması, TL’nin aşırı değersiz seviyelere kadar düşmesine neden oldu. Küresel belirsizlikler azaldıkça ve politika yapıcılardan Türkiye’ye yönelik yatırımcı algısını iyileştirme konusunda adımlar geldikçe, Fed’in para politikasını normalleştirmesinin makroekonomik olarak endişe edildiği kadar etki yapmayacağını tahmin ediyoruz.

Yılın ikinci yarısındaki 'faiz' ve 'enflasyon' beklentileri nedir? Bunlara bağlı olarak bankacılık sektörü sizce nasıl etkilenir?

ABD Merkez Bankası’nın faiz artırımına başlayacağına yönelik beklentiler ve Türkiye’deki seçim sürecine bağlı olarak TL’de yaşanan hızlı değer kaybı, enflasyonu ve faizleri etkiliyor. TL’deki değer kaybının etkileri orta ve uzun vadede sektör açısından önemli. Makroekonomik temeller tarafında Türkiye açısından kriz anlamında bir risk söz konusu olmasa da, TL’deki değer kaybı tüketici ve üretici güvenini düşürebilir ve bu da hem yatırım hem de tüketim harcamalarının ötelenmesine yol açarak büyüme üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturabilir. TL’deki hızlı değer kaybı nedeniyle bozulan yatırımcı algısını renove etme ihtiyacı doğdu. Bu bağlamda kısa sürede reformist bir koalisyonun kurulması halinde, yılın geri kalanını da ekonomik olarak endişe edilenden daha iyi geçirebileceğimizi düşünüyoruz. Faizler anlamında ise TL’deki değer kaybı ve bunun enflasyona geçişkenliği de göz önüne alındığında dolardaki yükseliş, TCMB’nin daha temkinli bir politika duruşu sergilemesine neden oluyor. Faizlerde aşağı yönlü hareketin sınırlı kalması ve Fed’in atacağı adımlara bağlı olarak önümüzdeki dönemde piyasa faizlerinde yukarı yönlü hareketler görülebilecek olması; sektörün net faiz marjı üzerinde baskı unsuru yaratırken, yılbaşında yapılan kârlılık projeksiyonlarında da bir miktar aşağı yönlü revizyonlar yapılmasına neden olabilir.

2014 yılını ağır kuraklık koşullarına bağlı olarak uzun dönem ortalamasının belirgin bir şekilde üzerinde gerçekleşen gıda fiyatları ve TL’deki çift haneli değer kaybına bağlı olarak yüzde 8.2’de bitiren enflasyonun, 2015 yılında yüzde 6.8’e gerileyeceğini öngörüyoruz. 2014 yılında 2013’teki yüzde 7.9’dan yüzde 5.6’ya keskin bir şekilde iyileşen cari işlemler açığının milli gelire oranının da 2015’te petrol fiyatlarındaki düşüş sayesinde yüzde 4 ile sürdürülebilir seviyelere ineceğini tahmin ediyoruz. Son dönemde açıklanan yapısal reformların kararlı bir şekilde hayata geçirilerek “Sürdürülebilir Büyümeye Geçiş Programı”nın güçlendirilmesi ve yatırımcı algısının iyi yönetilmesi, iyimser tahminlerimize rahatlıkla ulaşılmasını sağlayacaktır.

Citibank’ın Akbank’taki hisselerini devretmesi, HSBC’nin Türkiye operasyonundan çıkma kararı alması ve RBS’in Türkiye faaliyetlerini sonlandırıyor olması konuşuldu. Bunlar sektördeki algıyı nasıl etkiledi yabancıların gözünde?

Biz uluslararası bir bankanın Türkiye’deki iştiraki Odeabank olarak Türkiye’nin potansiyeline güveniyoruz. Bu güvenin bir göstergesi olarak yatırımlarımıza aralıksız devam ediyoruz. Finansal verilerimiz ve büyüme performansımız gösteriyor ki, bu güveni duymakta haklıyız. Türkiye piyasasından çıkma kararı almış ya da çıkmış bankaların hangi gerekçelerle bu kararları aldıklarını bilmiyorum. Ancak Odeabank olarak biz Türkiye’deki yatırımlarımızdan memnunuz. Uluslararası yatırımcıların Türkiye’ye yatırım yapmasının önünde bir engel görmüyoruz. Odeabank’ın kısa sürede başardıkları, Türkiye ekonomisinin yatırımcılar için sunduğu fırsatları göstermesi açısından da çok değerli. Nitekim bahsettiğiniz yatırımcıların kararları bir yana, 15 yıl aradan sonra sıfırdan lisans alan ilk banka olarak bizden sonra yeni lisanslar alanlara, dünyanın en büyük finansal kuruluşlarının Türkiye’den banka satın almalarına da şahit olduk. Dolayısıyla Türk bankacılık sektörü, sürdürülebilir büyüme ve kârlılık açısından ciddi fırsatlar sunmaya devam edecektir.

DÜŞÜK KÂR MARJI ONLINE SİSTEMLERİ BÜYÜTÜYOR

Bankacılık sektöründeki kâr marjlarının seyrini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sektörde bu yıl sonuna ilişkin beklentiniz nedir?

Türk bankacılık sektörü 2014 yılında, 2013’e göre daha düşük bir kredi büyümesi gerçekleştirirken, özellikle kredi kartı ve ihtiyaç kredilerine yönelik alınan makro-ihtiyati düzenlemeler sonrasında, bireysel kredi büyümesi 2009’dan bu yana en düşük yıllık büyümesini gerçekleştirdi. Kredi kartları pazarı yıllık bazda daralırken, tüketici kredileri ise ılımlı artış gösterdi. Ticari krediler ise bu yıl kredi büyümesinin ana unsuru olarak öne çıktı. 2015 yılında da bu durumun devam etmesini ve bankaların ticari krediler yoluyla kredi büyümelerini sürdürmesini, daha güçlü iç talebin de etkisiyle toplam kredi büyümesinin geçen yıla göre iyileşmesini bekliyoruz. Mevduatlar ise Türkiye’deki tasarruf açığına bağlı olarak kredilerin altında bir hızla büyümeye devam ediyor. 2014 yılında kredi/mevduat oranı tüm zamanların en yüksek seviyesine çıkarak yılı yüzde 118’de kapattı.

Bu yıl enerji fiyatlarındaki geri çekilmeye bağlı olarak daralan cari açığı iyileştirmesini beklediğimiz tasarruflar nedeniyle, mevduat geçen yıla göre daha hızlı artacaktır. Ancak yine de mevduat büyümesinin kredi büyümesinin altında kalarak kredi/mevduat oranının yüzde 120’ler seviyesinde gerçekleşeceğini öngörüyoruz. Kârlılık anlamında ise sektörün net kârının son iki yılda sabit kaldığını; ancak marjların gerilediğini görüyoruz. Marjların düştüğü bir ortamda bankalar, işletme giderlerini mümkün olduğu kadar kontrol altında tutarak kârlılıklarını korumayı başardılar. Nitekim 2014 yılında bankalar, 2009 yılından bu yana en düşük yıllık şube açılışını gerçekleştirdi. 2015 yılında ise bankaların kâr marjlarının gerilemeye devam edeceğini ve buna bağlı olarak işletme giderlerini düşük tutmak amacıyla şubeleşme yerine online sistemlere ağırlık vererek büyümelerini sürdürmeye çalışacaklarını düşünüyoruz.

Bankaların sermaye veya kredi büyütememe gibi sorunları var. Geçen yıl alınan kararların etkilerini değerlendirebilir misiniz?

Türk bankacılık sektörünün oldukça sağlam bir yapısı var. Kârlılıktaki düşüşü ya da kredi genişleme hızındaki yavaşlamayı büyük ya da kalıcı bir sorun olarak görmemek gerektiği kanısındayım. Türkiye ekonomisinin büyüme hızındaki yavaşlama, ekonominin tüm alanlarına olduğu gibi bankacılık sektörüne de belirli bir oranda yansıyor. Bu da çok normal. Finansal piyasalarda son iki yılda yaşanan yüksek volatiliteye rağmen, sektörün Tahsili Gecikmiş Alacak (TGA) Oranı, aktif risk yönetimi sayesinde halen yüzde 3 civarında seyrediyor ve dünya genelinde en düşük oranlardan biri olmaya devam ediyor. Kârlılık anlamında ise sektör son dönemde gerilemesine rağmen halen yüzde 11’in üzerinde özkaynak kârlılığına sahip. Sermaye Yeterlilik Rasyosu ise yüzde 15.7 seviyesinde. Bu oldukça yüksek ve yapının sağlamlığını gösteren bir oran. Küresel ekonomideki belirsizliğin azalmasıyla da birlikte diğer gelişmekte olan ekonomilerle birlikte Türkiye ekonomisinin de büyüme hızı artacaktır ve bu bankacılık sistemine de yansıyacaktır.

Kârlılık anlamında yapılan uyarılar ise bizim de uzun süredir değerlendirdiğimiz bir konu. Sektörde net kâr 2014 yılında tutar olarak bir önceki yıla göre değişmezken, özkaynak ve aktif kârlılığı gibi performans rasyoları gerilemiş ve aslında dünya ortalamalarına yakınsamaya başlamıştı. Bu durum biraz da yüzde 117 seviyelerine kadar çıkmış olan kredi/mevduat oranının fonlama maliyetleri üzerinde yarattığı baskı sonucu, sektördeki net faiz marjının daralmasıyla alakalı. Bizim de görüşümüz sektörde 2008 krizi sonrası yaşanan hızlı dezenflasyon ve faiz düşüşü kaynaklı yüksek kârlılık oranlarının kısa vadede tekrar görülmesinin zor olduğu yönünde.

KREDİ PAZARI YÜZDE 15 BÜYÜR

Bir yandan önlemlerin alındığı, bir yandan batık kredilerin arttığı kart pazarında tüketiciler ve bankalar sizce önümüzdeki dönemde nasıl hareket edecek?

Bireysel kredi veya kredi kartı borcundan dolayı yasal takibi devam eden kişilerin sayısı, Şubat dönemi itibarıyla 30 bin kişi artarak 2.98 milyon kişiye yükseldi. Taksit sayılarının ve limitlerinin sınırlandırılması, genel karşılık oranlarının artırılması ve minimum ödeme oranlarının artırılması gibi düzenlemeler kredi kartı dünyasını ciddi ölçüde etkiledi. Bundan sonraki süreçte tüm sektörün ve tüketicilerin bu değişiklere hızla adapte olmasını beklemekteyiz. Önümüzdeki dönemde tüketici talepleri, farklılaşan ihtiyaçlara göre çeşitlenecek. 2013 yılında girdiğimiz kart pazarında önümüzdeki dönemde yeni işbirliklerimiz ile büyümeye devam etmeyi planlıyoruz.

Sektörün 2015 yılı bazında toplam kredi büyümesi hakkındaki beklentileriniz nelerdir?

Son yıllarda alınan önlemlerin sonucunda hız kesen kredi büyüme oranları, sektörde sürdürülebilir büyümeyi sağladığından yanlış değerlendirilmemeli. Öte yandan potansiyelin altında kalmaya devam eden büyüme ve finansal piyasalarda yaşanan oynaklığın sorunlu kredi miktarı üzerinde bir miktar baskı oluşturabileceğini ve buna bağlı olarak karşılık giderlerinde artış yaşanma ihtimalini biz de olasılık dahilinde görüyoruz. Ancak Türkiye ekonomisinde halen yüzde 3-4 bandında büyüme beklentimize paralel olarak, sorunlu kredilerin sektör üzerindeki etkisinin sınırlı kalmasını bekliyoruz. Bu yıl sektörde en hızlı ihtiyaç kredilerinin büyüyeceğini ve toplam kredi pazarına baktığımızda ise, 2015 yılında yüzde 15 büyüme öngörüyoruz.

KOBİ BANKACILIĞINDA '7/24' REKABETİ

2014 Odeabank için nasıl bir yıldı? 2015 yılında krediler, mevduat, şubeleşme gibi açılardan hedefleriniz nelerdir?

Odeabank olarak 49. olarak girdiğimiz sektörde iki yılda özel bankalar arasında en büyük 10. banka olduk. 2015’in ilk çeyreğini 26.3 milyar TL aktif büyüklük, 21.1 milyar TL mevduat, 18.7 milyar TL’lik kredi ile tamamladık. Mevduatlar açısından özel bankalar arasında 8. büyük banka haline geldik. Yılın ilk çeyreği itibarıyla başta yenilenebilir enerji olmak üzere ticari gayrimenkulden hizmet sektörüne, sanayiden sağlığa kadar 18 farklı uzun vadeli işlemde yaklaşık 2.5 milyar TL’lik kredi taahhüdünün altına imza attık. Yatırım finansmanı, ticari krediler, tüketici kredileri ve kredi kartları alanlarında sektörün önde gelen oyuncularından biri olma hedefiyle çalışmaya devam ediyoruz. Bu yıl Odeabank olarak, sektörün üzerinde kredi ve mevduat büyümesi gerçekleştirerek 2015 yılında bankacılığın her segmentinde aktif olmaya devam edeceğiz. Mevduat ve yatırım ürünlerinde bireysel müşterilerimize dijital uygulamalar sayesinde farklı hizmetler sunacağız.

Dört yeni şube açtığımız 2015 yılında yılsonuna kadar 6 yeni şube daha açacağız. Önümüzdeki beş yıl içinde hedefimiz ise tüm bankalar arasında ilk 10 kategorisinde yer almak. Türkiye’de ekonominin can damarı KOBİ’ler. Bu nedenle 2015, KOBİ bankacılığındaki büyüme hızını daha da artıracağımız bir yıl olacak. Yeni şubelerimizin 7-8’inde birebir müşteri temsilcisi ile KOBİ bankacılığı hizmeti vermeyi sürdüreceğiz. KOBİ’lere verilecek hizmetlerin sadece şube açarak değil, bunun çok ötesinde direkt bankacılık hizmetleri ile kesintisiz şekilde 7/24 verilebileceğini ve artık rekabetin bu alana doğru yöneleceğini öngörmekteyiz.

MOBİL KULLANICI, İNTERNET KULLANICISINI GEÇECEK

Mobil bankacılığın geldiği nokta nedir, Türk tüketicisi bankacılıkta mobil uygulamaları sevdi mi?

Akıllı telefonların pazar payının artmasına paralel olarak Türkiye’de tüketilen dijital içeriklerin yüzde 30-50 arasında mobil cihazlardan tüketildiğini görüyoruz. Odeabank mobil uygulamasını 2015 yılının başında hayata geçirdik. Bu kapsamda sunduğumuz parmak izi ile mobil şubeye giriş, İletişim Merkezi ya da müşteri temsilciniz ile görüntülü görüşme, mobil sıramatik, artırılmış gerçeklik destekli konut raporu, QR kod destekli çek bilgilendirme hizmeti gibi hizmetlerin yanında tamamı dokunmatik ekrana sahip Odeabank ATM’lerini de aynı mobil deneyim ile donattık. Müşterilerimizin işlem aramasını kolaylaştırmak için tüm kanallarda her işlemin aynı menü ve aynı numara altında olmasını sağladık. İşlem akışlarını da birebir aynı hale getirdik, böylece internetten yaptığınız bir işlemi mobilde ya da ATM’de yaparken zorlanmıyor ve aynı deneyimi yaşıyorsunuz.

Bunlara paralel olarak 'Odeabank Kazandırıy’O' isimli oyunlaştırma platformumuzu devreye aldık. Bu platform kısaca kullanıcıların uygulamamızı indirmesiyle başlayan ve hiç bitmeyen bir yarış. Burada kullanıcıların yapacakları çeşitli işlemlerle puan/rozet/rütbe kazanarak diğer kullanıcılarla yarışabilmesini, bunu sosyal medyada paylaşabilmelerini ve ödüller/indirimler kazanabilmelerini sağlıyoruz. Bu sayede mobil şubemizin kullanıcı sayısı, hızla internet şubesinin yüzde 40’ına ulaştı. Önümüzdeki dönemde mobil şube kullanıcı sayısının internet şube kullanıcı sayısını geçebileceğini öngörüyoruz. Önümüzdeki yıllarda sektör ortalaması olarak bireysel bankacılıkta yapılan işlemlerin yüzde 90’ın üzerinde bölümü dijital kanallar üzerinde olacak. Çünkü, dijital kanallara kayış, şubelerin yükünü azaltıyor, yatırım danışmanlığı, finansman danışmanlığı gibi uzmanlık ile yüzyüze iletişim beklentisi olan müşterilere daha özel hizmet verilebiliyor ve şubeleşme ihtiyacını da azaltıyor. Biz de planlamamızı buna göre yapıyoruz.