ARGE 250


“Sigortayı ulaşılmamış şirketler büyütecek”

Barış Soydan

özel röportaj

Risk yönetiminin küresel devi Aon’un Türkiye Eş Ceo’su Ferhan Özay, sigortayla henüz tanışmamış, finansal tabloları yetersiz şirketlere dikkat çekerek, “Onlara ulaşacak ürünleri geliştirmenin vakti geldi” diyor.

Geçtiğimiz ay İstanbul’da gerçekleşen, Manchester United Kulübü Vakfı CEO’su John Shiels ve yine takımın eski futbolcusu Quinton Fortune’un konuşmacı olarak katıldığı konferansla dikkat çeken Aon, risk yönetimi alanında dünyanın önde gelen şirketleri arasında. “Türkiye, gerek demografik yapısı, gerekse ekonomik özellikleri açısından yukarıda saydığımız tüm alanlarda bizlere büyüme fırsatları sunuyor” diyen Aon Türkiye Eş Ceo’su Ferhan Özay, sektörde konsolidasyonların süreceğini de vurguluyor.

 

Aon'un faaliyetleri nasıl gidiyor? Bu sene için nasıl bir büyüme oranı planlamıştınız? Hedefler tutuyor mu?

Aon’un faaliyetleri planlandığı şekilde güzel bir büyüme ile devam ediyor. Bu yıl için planladığımız büyüme oranını devalüasyon dolayısıyla revize ettik. Her yıl olduğu gibi yine enflasyon üzerinde çift haneli bir büyüme planlıyoruz. Şu anda yılsonu öngörülerimiz de planlarımızla uyuşuyor.

 

Ekonomideki durgunluk sizi nasıl etkiliyor?

Genelde sigorta ürünü satın alan bir kişi ya da kurum, bir şekilde risk kültürünü içselleştirmeye ve poliçesini alım gücü tamamen ortadan kalkmadıkça (veya iflas etmedikçe) yenileme fikrine alışmaya başlamış oluyor. Kriz döneminde özellikle orta segment ve bireysel müşterilerde alım gücünün tükenmesi veya iflas eden firmalar olumsuz etki yaratıyor. Poliçe alanlar ve yenileyenler de elbette her zamankinden daha fazla rekabeti arar ve yaşatır hale geliyorlar.

 

Ekonominin çalkantılı olduğu dönemlerde şirketler tahsilat sorunu yaşayabiliyor. Bu konudaki ihtiyaca çözüm oluşturabilen kredi sigortası hakkında bilgi verebilir misiniz?

Bu konuda diğer sigorta branşlarında; örneğin sağlık sigortalarında olduğu gibi, işler kötüleşmeden, hasarlar oluşmaya başlamadan, her şey yolunda giderken sigorta yaptırmaya başlamak ve devam ettirmek lazım. Son yıllarda pazar büyüklüğünün yarattığı iştah açısından yurtiçi vadeli alacak risklerine ilişkin korumalarda artış oldu. Elbette olan hasarlarla birlikte bu konudaki tüketici bilinci artacak, ekonomik zorluk dönemi ardından şirketler daha dikkat ederek, ürünleri inceleyerek poliçe alacaklardır. Bu manada sektör 2008 krizinde de hasar ödemeleriyle rüştünü ispatladı, bizim sektöre ve dolayısıyla poliçe sahiplerine desteğimiz daha fazla poliçenin satılmasına aracılık ederek prim havuzunun büyütülmesini sağlamak. Ancak henüz daha dokunulmamış, finansal tabloları yetersiz ama ekonomi içinde küçük de olsa toplam olarak bakıldığında ciddi bir miktar oluşturan şirketler var. Bunlara ulaşacak ürünleri geliştirmek, onların da bu ürünlerin ön şartlarını yerine getirecek alt yapının hazırlanmasının vaktinin geldiği kanaatindeyiz, bunun olması için bir sonraki ekonomik sıkıntı dönemini beklememeliyiz.

 

İhracatçılara yönelik hangi çözümleriniz var? Onlar alacak sigortasından nasıl yararlanıyor?

İhracatçılar açısından ürünün daha yakın olarak tanındığı ve kullanıldığı kanaatindeyiz. Özellikle mal mukabili ve kısa vadeli alacaklar için ürün piyasada yaygın olarak kullanılıyor. “Hasar” halinde ödeme yapılmadan önce sigorta şirketi borçlu ile temasa geçerek borç yükümlülüğünün yerine getirilmemesinin doğurabileceği olumsuz neticeleri (global olarak ticari kara listelere girmek vb.) anlatıyor. Bunun sonucunda da “hasar” gerçek manada tazminat ödemesi yapılmadan çözümleniyor. Ancak yine de en kötü durumda elbette nispeten az da olsa tazminatla sonuçlanan hasarlar var.

 

Sigorta sektörüne dönecek olursak... Bazı branşların yeteri kadar kar üretmediği biliniyor. Önümüzdeki dönemde hangi branşların daha hızlı büyümesini bekliyorsunuz?

Bilindiği gibi Türkiye bireysel pazarın ağırlıkta olduğu, nüfusu genç bir ülke. Dolayısıyla artış yüzdesi olarak olmasa bile mutlak değer olarak bakıldığında bireysel kullanıma yönelik ürünlerin olumlu gelişen bir ekonomiyle beraber muhakkak artacağını düşünüyoruz.

Diğer yandan Türk sanayicilerinin ve müteahhitlerinin dünyaya açılımı ile beraber kurumsal dilimde de önemli artışlar muhakkak olacaktır.

 

Sektörde konsolidasyon söylentileri de eksik olmuyor. Önümüzdeki dönemde küçük şirketlerden birçoğunun eleneceği yönündeki öngörüleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Konsolidasyon geçen yıldan başlayarak bu yıl da devam eden çok sıcak global bir konu. Bilançoların hissedarları memnun edebilecek rakamları gösterebilmesi için ihtiyaç duyulan bir yöntem. Bunların ne kadarı önümüzdeki dönem başarı gösterecek, bu net değil.

Bizim kendi pazarımıza bu açıdan bakarsak konsolidasyon içinde yer alacak olan şirketlerin bu birleşmeyle birbirlerini tamamlayıp ortak yapıyı daha iyi bir noktaya getirmelerini bekliyor olmak lazım. Bunun da değerlendirmesini okuyuculara bırakmak istiyorum.

 

Müşterileriniz hakkında bilgi verebilir misiniz? Sigorta brokerliği onlara hangi faydaları sağlıyor?

Bizim faaliyetlerimiz müşterilerimizin  ekonomik ve insan kaynağı koşullarının güçlendirilmesine fayda sağlıyor. Şirketlerin değişen koşullar içerisinde farklılaşan risklere karşı hazırlıklı ve yönetebilir yetkinliklerini geliştirip sürekliliklerine katkıda bulunuyoruz. Bu koşulları müşterilerimize ihtiyaç duydukları risk danışmanlığı, sigorta ve reasürans  konularında bugüne kadar gerek yerel gerekse global olarak elde ettiğimiz tecrübe ve yaptığımız araştırma ve geliştirme faaliyetleri çerçevesinde sunabileceğimiz bilgi ve becerileri kendi menfaatleri açısından kullanabilme imkanıyla sağlıyoruz.

 

Uluslararası risk ustalarının katılacağı toplantı hakkında bilgi verebilir misiniz? Toplantıya kimler katılacak?

Aon’un Turkiye’de 20. yılını tamamlaması vesilesiyle başlattığımız bir projesi Risk Ustaları. Amacımız 12 ay boyunda her ay yurtiçi veya yurtdışında riski öngörerek doğru yönetmeyi başarmış, iş, sanat, bilim, spor ve STK alanlarında riskle yaşayarak zirveye ulaşmış kişilerle röportaj içeriğinde sohbetler gerçekleştirmek. Bu projeyle amacımız riski doğru yönetmenin farkındalığını da yaratmak. Bu toplantıların ilki Ekim ayında Manchester United Kulübü Vakfı’nın CEO’su John Shiels ve yine Manchester United’ın eski futbolcusu Quinton Fortune’un katılımıyla başladı.

 

Genel olarak risk yönetimi konusunda Türk şirketlerine neler önerirsiniz? Şirketler bu alanda en çok hangi hataları yapıyorlar?

Risk yönetimi işletmenin bir birimini değil bütününü kapsayan ve iç dinamiklerin yanında dış etmenlerden de önemli miktarda etkilenen bir konu... Aon’un her yıl yaptığı risk anketlerinde işletmelerin en çok etkilendiği riskler 10 yıl evvel “mal varlığı zararları” ile sınırlıyken günümüzde “marka itibarı” “ekonomik kriz” gibi dış etmenlerin etki önceliklerine kaymıştır. Medya ilişkileri; iletişim özellikle halka açık şirketlerin iyi yönetmeleri gereken konulardır. Globalleşmenin etkileriyle işletmeler sadece ülke değil dünyadaki politik, ekonomik değişimlerden etkilenmektedir. Şirketler bu yönde kendilerini hızla geliştiriyorlar aslında, bu açıdan 10 yıl öncesine göre aynı yerde değiliz. En çok yapılan hata işletmelerin sigorta ve risk kavramını bir satın alma parametresine dönüştürüp, sadece satın alma prosedürü gözlüğü ile risklerini kontrol etmeye çalışmaları. Bu konularda giderek bildiğiniz gibi kurumsal manada kanuni düzenlemeler hayata geçiriliyor. Şirketlerin de buna paralel olarak kadrolarını takviye etmeleri ve bu konudaki eğitimlere ağırlık vermeleri gerek. “Hasar” normal şartlar altında çok sık başa gelen bir hadise olmadığı için biraz arabamızı sadece dikiz aynasına bakarak kullanma durumumuz var. Geride bir hasar görmeyince ilerde de olmaz diye düşünüyoruz. Ancak ileriye bakmaya ihtiyacımız var.