Türk mimarlığı nereye gidiyor? Mimarlar anlatıyor...
Türk müteahhitlik şirketleri dünyanın dört bir yanında çok önemli projelere imza atarken yurtiçinde de çok konuşulan projeler tasarlamaya devam ettiler. Hangi mimar hangi yaklaşımı benimsedi? Hangi yaklaşımlar ağırlık kazandı?
Turkishtime’ın “Türk mimarlığı nereye gidiyor?” dosyası için son dönemde çok konuşulan projelerin mimarlarıyla görüştük, hangi yaklaşımları benimsediklerini, hangi felsefeyle hareket ettiklerini öğrendik…
Kongo Kintele Kongre Merkezi
Mimar Selçuk Avcı – Avcı Arhitects
SUMMA A.Ş’nin yatırımcı-müteahhit olarak rol aldığı Kintele Kongre Merkezi ve Resort Hotel (KCC) konum olarak, başkent Brazzaville’nin yeni gelişmekte olan ve yeni Olimpiyat Merkezi’nin kuzeyinde yer alan bir bölgesinde bulunuyor. Kintele Kongre Merkezi’nde yapıların yerleşim biçimi; yüksek miktarlarda kazılıp çıkarılan ve saha dışına taşınan toprakları asgari düzeyde tutmaya çalıştığımız topografyanın kaçınılmaz gereği olarak ortaya çıktı. Program kapsamındaki büyük kütleler olan 1500 koltuklu Kongre Salonu, 300 kişilik Başkanlık Salonu, 1000 koltuklu Ziyafet Salonu ve 1000 kişilik Meydan’ı avlularla birbirinden ayrılacak şekilde sıra halinde dizerek her birine, bu öğeler arasında bağlantı işlevi gören, üstü kapalı sıra sütunların oluşturduğu bir kolonad üzerinden erişim kurguladık. Oteli ise halka açık olan bu kordondan 5 metre daha yukarıda konumlandırarak hem daha iyi bir nehir manzarası sağladık, hem de alanın halka açık kısımlarıyla özel işleve sahip kısımlarının birbirinden ayrılmasını amaçladık. Kapalı mekanlar arasında bağlantı sağlayan avluların ikisi dışında hepsini halka açık olarak planlayıp, söz konusu fonksiyonların büyük kütleleri arasında peyzajlı ara bölümler oluşturduk. Böylelikle bütün otel odalarının Kongo Nehri manzarasına sahip olmasını sağlayarak Kintele Kongre Merkezi tesisinin, bütün araziye hükmeden aşırı büyük bir yapı izlenimi yaratmadan, çevrenin kendi parçasıymış gibi ortamla uyumlu bir görünüme kavuşmasını sağladık.
350 metre uzunluğundaki alan boyunca uzanan sıra sütunları aynı zamanda, dünyanın bu köşesinde yılın her zamanı etkili olan yağmurlara karşı insanlara sığınak sağlayan, halka açık lineer bir alan olarak işlevlendirdik. Sıra sütun dizisinin iki ucunu ayrıca kompleksin tamamına giriş çıkışları sağlayan halka açık birer kapı olarak tasarladık.
TOSYALI HOLDİNG YÖNETİM MERKEZİ
Yüksek Mimar Gürhan Bakırküre – Bakırküre Architects
lı 16 ve 19. yüzyıllar arasında Osman İmparatorluğu’nun, 19. yüzyılda ise Fransa’nın hakimiyetinde kalmış olan Cezayir, bu farklı kültürel etkilerle biçimlenmiş eklektik bir kentsel dokuya sahip. Zamanla Osmanlı döneminin izlerinin büyük ölçüde silinmiş olmasına karşın, kentin bazı semtlerinde hala avlular, cumbalar, revaklar ve yarı açık mekanlarla biçimlendirilmiş, Osmanlı mimarisinden izler taşıyan yapılar varlığını sürdürmeye devam ediyor. Biz de, Cezayir’in Oran kentinde tasarladığımız ve inşa çalışmaları devam eden Tosyalı Holding Yönetim Merkezi binasının tasarımında yörenin yerel mimarisinde sıkça karşılaştığımız bu avlulu yapılaşma fikrini, hem iklimsel özellikler gereği, hem de kullanıcıların hafızasında yer etmiş bir mekansal kurgu biçimi olması nedeniyle, temel çıkış noktası olarak ele aldık.
Kütlesel kurgu oluştururken çevre çok önemli bir veri; ancak proje alanımız çok büyük bir fabrika arazisinde yer alıyordu ve mimari anlamda bağ kurabileceği bir çevreye sahip değildi. Biz de yapı içerisinde iç avlu, peyzaj ve su öğeleriyle bir iç dünya yaratarak, yapının yaşayan bir kimliğe sahip olmasını sağladık. Tasarım kararlarını ‘yalınlık’ olgusuyla biçimlendirdik. Cephe bileşenlerini, bulunduğumuz coğrafyanın iklimsel özelliklerinin de etkisiyle en önemli mimari öğeler olarak ele aldığımızı söyleyebilirim. Bu bağlamda da doğramaları, hem güneş kırıcı fonksiyonu olan, hem de yapıya dinamizm katan yapısal elemanlar olarak ön plana çıkardık. Tosyalı Holding Yönetim Merkezi’nin bulunduğu coğrafyanın kültürel bağlamıyla uyumunu yitirmeden modern bir mimari kimliğe sahip olmasını amaçladık. Yapının kütle bütünlüğünü, ağır ve gösterişli malzemeler yerine, tasarımın yalınlığını ve sadeliğini vurgulayacak malzeme seçimleriyle sağladık.
Toplamda 4.500 m2 inşaat alanında, ofis ve sosyal alanlarıyla birlikte 150 kişilik bir kadroya konforlu çalışma ve sosyalleşme mekanları sunacak olan Tosyalı Holding Yönetim Merkezi’nin şantiye sürecinin 2017 ilkbahar aylarında tamamlanması planlanıyoruz.
Residorm Kırıkkale Öğrenci Yurdu
Mimar Yudum Boytorun, Mimar Semih Boytorun – Boytorun Architects
Residorm Kırıkkale Öğrenci Yurdu’nu bütüncül bir tasarım anlayışıyla ele alarak, gençler için üniversite yaşamını zahmetsiz ve konforlu bir hale getirmek amacıyla tasarladık. Yapı kurgusu, çarşı ve tüm kampüse hizmet veren yemekhane binasından oluşuyor ve kendi içerisinde meydan, sokak gibi açık sosyal etkinlik alanlarıyla birbirine bağlanarak, kampüs yaşamını destekleyici bir organizasyon sağlıyor.
Kütlesel olarak, yamaçta konumlanan proje alanını yer yer setleyerek kademeli, birbirinin görüşünü kesmeyen bir yerleşim kurguladık ve kademelenmiş bölgeler arasındaki ulaşımı da rampalarla sağlayarak engelliler için ulaşılabilir bir yapı tasarlamayı hedefledik. U kütle kurgusuyla birlikte yapı ortasında şekillendirdiğimiz avlu, odaların bir kısmına keyifli bir iç bahçe manzarası sağlarken, diğer yandan da zemin ve bodrum katlarda bulunan mutfak, kütüphane, etüd ve çalışma odaları gibi sosyal mekanların da yeşille olan ilişkisini güçlendirdi.
Burada gençler için esnek, eğlenceli ve konforlu mekanlar kurgulamaya çok özen gösterdik. Bireysel veya grup olarak vakit geçirmeye olanak sağlayan sosyal hacimleri, birbirleriyle olan ilişkilerini de özenle kurgulayarak zemin ve yoğunluklu olarak da bodrum katta çözdük. Bütün bu sosyal işlevler ve yeşille bütünleştirdiğimiz avlunun her daim yaşayan bir mekan olması bu projede çok önemsediğimiz kararlarımız arasında diyebiliriz. Buna bağlı olarak fitness salonu, pilates odası, oyun odası, çok amaçlı salon, sinema ve müzik odalarında kullandığımız malzeme, renk ve mobilyaları gençlerin keyifli ve rahat vakit geçirebilecekleri mekanlar oluşturabilecek şekilde seçtik.
BULVAR LOFT
Ali Osman Öztürk, Y. Mimar. A Tasarım Mimarlık
Akfen İnşaat ve İlbank girişimiyle yürütülen Bulvar LOFT projesi, Ankara İncek’te sosyal yaşamı destekleyecek ölçekte tasarladığımız bir yerleşim. Proje alanının Ankara içinde özel bir konumu var. Şöyle ki, öndeki bulvar Ankara içinde önemli bir bağlantı ekseni. Bu yol üzerinden Çayyolu yerleşimi İncek Bulvarına bağlanıyor. Üniversite kampüsleri ve diğer eğitim kurumlarına oldukça yakın konumlanan bu yerleşimde yaklaşık 3000 kişilik bir yaşam alanı tasarlıyoruz. Konut tipleri ve büyüklükleri danışmanlar tarafından hazırlanan bu yerleşimde seçenekleri çok olan olanaklar sunuldu.
Tasarladığımız konut yerleşimi sosyal alanları ile İncek’te kentsel bir alt merkez oluşturma kurgusunu da içeriyor. Sadece bir konut yerleşimi değil. Proje, ticari birimlerin de tasarlanmasını kapsıyordu. Site girişi ticari birimler ile konut bölümünü ikiye ayıran bir konumda yer alıyor.
Proje alanının lineer yapısı içinde düşey bloklar olarak tasarlanan konutlar kentsel doku çeşitliliği içinde ele alınmıştır. Plan tipolojilerinde çeşitlilik sağlanarak farklı büyüklüklerde daire tipleri geliştirilmiştir. 1+1, 2+1, 3+1, 4+1 ve 5+1 daireler tasarlandı.
Bulvar LOFT’ta hâkim manzara tek yönde değil. Kütle düzeninde her yönde farklı büyüklüklerde daireler düzenlendi. Geniş bir manzara yönelimi var. Üniversiteler bölgesi, Çayyolu, Çankaya, İncek, Eymir, Mogan ve Gölbaşı yönü olarak manzara her yöne doğru çeşitleniyor.
Yerleşimde kamusal bir mekân etrafında ticari mekânlarla birlikte konutlar tasarlanmıştır. Ankaralılar için yeni bir buluşma mekânı olacak bu kentsel yaşam alanı keyifli vakitler geçirilebilecek işlevleri içeriyor.
Tekfen Hep İstanbul
Mimar Cem Sorguç – CM Mimarlık
Hep İstanbul, İstanbul’un metropoliten alanı içerisinde, nüfusu hızlı artan, sosyo-ekonomik olarak orta sınıfın yoğunlukla bulunduğu ve hızlı göç alan Esenyurt bölgesinde projelendirdiğimiz bir konut projesi. İnşa çalışmaları 2017 yılında bitirilecek olan proje, D100 ve TEM bağlantı yollarının kesiştiği vadinin tam ortasında, önemli bir noktada, yaklaşık olarak 57 dönüm arazi üzerinde bulunuyor.
Kentsel yüzey düşünüldüğünde topografik olarak düşük kotta kalan arazinin çevresinde “vista” teşkil eden kentsel ya da doğal bir öğe bulunmuyor. Dolayısıyla Hep İstanbul projesinde, bakılacak bir “dış” olmadığı için gündelik hayat, sosyal ilişki, komşuluk, yeşil alan ve rekreasyon yoğunluklu bir iç yaşam kurmaya çalıştık. Projenin yönlenebileceği bir bağlama sahip olamaması nedeniyle kendisini “bağlam” olarak kabul ederek, ardılları için de bir bağlam oluşturması gayesiyle hareket ettik.
Yön, ulaşım, rüzgar, ışık, ses gibi çevresel verileri gözeterek, birçok analiz neticesinde yerleşimde alçak katlı yoğunluk ile yüksek katlı yoğunluğu dengeli bir bütün oluşturarak bir arada kullandık. En genel ifadesiyle Hep İstanbul projesinde, bütün konutların ışıktan en iyi şekilde faydalanması, açık alanlar ve daire içlerinin nitelikli bir şekilde havalanması, kötü hava koşullarından korunma, yakındaki ana yol bağlantılarından yaya ve taşıtların hızlı ve kolay ulaşımı, bu yol bağlantılarının gürültü gibi kötü etkilerini minimize etme amaçlı bir tasarım yaptık diyebiliriz.
ANATOLIA TILES FABRİKA ve YÖNETİM BİNASI
Mimar Esen Akyar
Mimar Zafer Karoğlu
Iglo Architects
Projeyi Kanada’da faaliyet gösteren seramik markası Anatolia Tiles için İzmir Aliağa’da tasarladık. Şirket, Türkiye'de imal ettirdikleri ürünleri özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nin güney kısımlarına pazarlayabilmek adına Türkiye'yi bir üretim üssü olarak kullanmaya karar vermiş. Yapılan fizibiliteler sonucunda üretim yaptırılan ülkelerin ortak noktası olan Türkiye'de, İzmir Aliağa'da bu ürünleri toplayıp Amerika Birleşik Devletleri'nin güneyine deniz ulaşımı ile nakliye sağlandığında, karayolu nakliye masrafının 1/3'üne mal edileceği fark edilmiş ve bu yatırım kararı alınmış.
Projeyi tasarlarken operasyonel kısımda Kanada'daki referanslardan faydalanarak çözümler ürettik. Binanın giriş katında showroom ve büyük toplantı odaları yer alıyor. Bir üst katında yemekhane, kafe ve terasları ile birlikte açık ofis bölümüne servis veriyor. Yine girişte 3 kat boşluktan oluşan majestik bir merdiveni olan karşılama bölümü mevcut.
Personel için tasarlanan açık ofis bölgesinde keyifli ve nitelikli bir çalışma ortamı sağlanması önemseniyordu. Yine önemsedikleri noktalardan bir tanesi de ürünlerin sergileneceği 800 m2 büyüklüğünde ve 8 metre tavan yüksekliğinde showroomlar ile aynı zamanda misafirlerini ağırlayacakları görüşme bölümleri alternatifleriydi. Talep edilenlerde firma sahiplerinin Türkiye'ye geldiklerinde kullanabilecekleri iki çalışma odası, misafirlerini ağırlayacakları toplantı ve lounge bölümleri ile access göreviyle kendini çok hissettirmeyen geldiklerinde konut olarak da kullanabilecekleri bir bölme de vardı. Biz bu ihtiyaçları çatı katında çözmeyi kararlaştırdık. Tasarımda özel çatı bahçeleri ve spor salonları ile otel konforunda odalar, diğer bölümde ise ofis ortamında misafirlerini kabul edebilecekleri bölmeler ve aynı zamanda geniş bir çatı bahçesi ile keyifli atmosferi misafirleri ile paylaşabilmelerini amaçladık.
Akzirve STRADA
Mimar Bünyamin Derman
STRADA Projesi’nin alanı, şehrin gelişim aksında, üçüncü havalimanı, üçüncü köprü ve bağlantı yollarına yakın, merkezi bir konumda yer alıyor. Yerleşkenin çevresiyle kurduğu görsel ve fiziksel ilişkide, yapıların kente yönelimi ve çevreden konutların algısı çift yönlü irdelendi. Yapıların vaziyet planı çizgisi üzerindeki konumlanışı ve kütlesel farklılaşmaları, yapıların çevre yaklaşımındaki algısını çeşitlendiriyor. Bu aynı zamanda konut sahiplerinin aidiyet duygularını perçinleyecek şekilde, onlara kendi özel ve güzel evlerine sahip olma şansı veriyor. Hem farklı fonksiyon, hem de farklı metrekareler ve plan çözümlerinde tasarlanmış kullanım alanları, rezidans, konut ve ticaret kullanıcıları için farklı seçenekler ortaya koyuyor.
Binalar gerek arazi ile kurdukları ilişki, gerekse mimari ve mekansal kurgulanışları ile kullanıcıları için zengin etkinlik ve etkileşim alanlarına sahiptir. Bu alanlar hem yapı blokları arasında hem de zeminde yer alıyor. Örneğin; meydanla kesişen ticari aks, zemini herkesin kullanımına açıyor. Bu yerleşkede yapılar, duvarlar arasında kente değmeyen gettolar oluşturmuyor. Meydanlar, sokaklar, avlular ve parklarla parçalanan yapı kütleleri, yapısal özellikleri ve çevresiyle kurduğu ilişkiyle benzerlerinden ayrışıyor.
Proje kapsamında yapıların ara ve çatı katlarında yer alan bitkilendirilmiş teraslar, zemindeki yeşili düşeye taşımanın yanı sıra doğal iklimlendirmeye de katkı sağlıyor.
EWE & Bursagaz
Mimar Gökhan Aktan Altuğ – Tago Architects
Yerel doğalgaz distribütörlerinin merkez binası olarak, Enervis Enerji Servis Sanayi A.Ş. için tasarladığımız EWE & Bursagaz Merkez Ofisi, Türkiye’nin en büyük şehirlerinden biri olan Bursa’da Osmangazi’de konumlanıyor. İşverenimizin beklentilerine uygun bir şekilde prestijli bir merkez ofis olarak ele aldığımız EWE & Bursagaz Merkez Ofisi’nde, tasarım ve yenilenebilir enerji sistemlerini birbirine entegre bir şekilde uyguladık. Böylelikle ofis yaşamı ve doğa dostu enerji sistemleri arasında pozitif bir bağ kurmayı hedefledik. Farklı boşluklu prizmaları transparan yüzeylerle buluşturarak büyük, birleşik bir küp izlenimi sunduğumuz yapıda, her prizmatik kütleyi ofis çalışanlarına yönelik açık bir terasla bütünleştirdik. Teras çatının da güneş panellerinin yarattığı gölgeleme unsuruyla birlikte sofistike bir açık alan deneyimi yaşatmasını sağladık.
Malzeme bağlamında da, yüksek niteliklere sahip bir çalışma ortamı oluşturmayı çok önemsendiğimiz EWE & Bursagaz projesinde ofisin çevresini gölgeleyerek saran dış cephe kaplaması kullandık. Cephe kaplamasının bir yüzeyini modüler BIPV panelleriyle kaplarken, diğer yüzeyini gölgelendirmede kullanılan boyalı camlarla kurguladık. Bina gölgelerin oluşturduğu düzensiz bir ritimle ışık kontrollü ve konforlu iç mekanları hesaplayarak oluşturduk.
EWE & Bursagaz Merkez Ofisi tasarımımız doğa dostu ve çevreci bir proje olarak Leed Platinium’a da aday bir proje. Bu bağlamda bütün su ve elektrik tüketiminin kontrolünü otomatikleştirilmiş sistemlerle sağladık. Hem inşasında hem de dekorasyonunda kullandığımız malzemeleri uluslararası ‘yeşil bina’ standartlarına uygun olarak seçtik. Yağmur suları ve atık sular mekanik olarak kontrol edilebiliyor. Cephedeki PV panellerin ve rüzgar tribününün binanın enerji ihtiyacının % 3 ünü karşılamasını öngörüyoruz. 820 m2 arsa alanı ve 9500 m2 inşaat alanına sahip EWE & Bursagaz Merkez Ofisi, Mayıs 2016 itibarıyla kullanılmaya başladı.