QNB Dış Ticaret Bülteni


Demir-Çelikte Küresel Rekabet Kızışıyor: Türkiye’nin Yükselişi, Riskler ve Yeni Fırsatlar

Turkishtime Dergi

Demir-çelik Türk sanayisinin en büyük sektörlerinden bir tanesi. Sektör 2024 yıl sonu itibarıyla 36,9 milyon tonluk üretimle Avrupa’nın en büyük ikinci, dünyanın en büyük sekizinci üreticisi konumunda yer alıyor. İstanbul Sanayi Odası (İSO) verilerine göre ülkenin en büyük üreticileri İskenderun ve Ereğli Demir Çelik, Çolakoğlu Metalurji, Tosyalı Demir Çelik ve İÇDAŞ Çelik olarak öne çıkıyor. Ayrıca Türkiye, aynı yıl itibarıyla 38,3 milyon tonluk çelik tüketimi yapan bir ülke olarak çelik üreticileri için güçlü bir pazara da sahip.

  • 2024 yılı itibarıyla Avrupa’nın en büyük demir-çelik üreticisi 37,2 milyon tonluk üretimle Almanya’yken, dünyanın en büyük üreticisi ise 1005,1 milyon tonla Çin.

Sektör geride bıraktığımız yılı da büyüme ile tamamlamayı başardı. World Steel Association verilerine göre 2024 yılında Türkiye’nin rakipleri Almanya ve Brezilya’nın üretimleri sırasıyla %5,2 ve %5,3 büyürken, Türk demir-çelik sektörünün üretim hacmi aynı dönemde %9,4 artış gösterdi. Türkiye’deki göstergeler şu şekilde;

2024 yılında sektörün genelinde kapasite kullanım oranı, 2023’teki seviyesine kıyasla 5,4 puanlık artışla %62,2’ye yükselerek güçlü bir artış kaydetmeyi başardı. Aynı yıl bazı büyük demir-çelik üretim tesislerinde kapasite kullanım oranı %90 seviyelerinin üzerine çıktı. Sektörün bu konudaki hedefi ise ortalama kapasite kullanım oranını 2025 yılı itibarıyla %70 düzeyine çıkarmak olarak açıklanırken, Türk çelik üreticileri böylece 2021’de yakalanan yüksek oranı (%74,8) da geride bırakmayı hedeflemekte.

2025 yılının ilk dört aylık dönemine bakıldığında ise sektörün üretimi bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla %1,0 azalışla 12,3 milyon ton seviyesine gerilemiş durumda.

Demir-çelik ihracatı ne durumda?

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre 2024 yılında demir-çelik ve demir dışı metaller 28,6 milyar dolarla, otomotiv sektörünün ardından Türkiye’nin en büyük ikinci ihracat kalemini oluşturdu. Dünya Ticaret Örgütü (WTO) verilerine göre Türkiye, Avrupa Birliği hariç tutulduğunda dünyanın en büyük dördüncü çelik ihracatçısı olarak öne çıktı. Sektörün ihracatı bir önceki yıla kıyasla dolar bazında %4,5 artarken, 2017 yılından bu yana toplamda %56,3 artış göstermeyi başardı. 2025 yılının ilk 5 ayına bakıldığında ise sektör ihracatı toplamda %4,8 artış göstererek 12,3 milyar dolar seviyesinde kaydedildi. Bunda yurt içinde nihai tüketimin azalmış olması ve en büyük ihracat pazarı olan Avrupa’nın ekonomik durgunluktan çıkış eğilimi göstermesinin de etkisi büyük.

2024 yılında sektörün en büyük ihracat pazarları 2,1 milyar dolarla Almanya, 1,9 milyar dolarla İtalya ve 1,7 milyar dolarla Romanya olarak öne çıktı. İhracatın en hızlı büyüdüğü ana pazarlar ise çelik sektörü için %236 artışla Portekiz, %115,8 ile Kosova ve %81,6 ile İtalya olurken; demir ve demir dışı metaller sektörü için %97,5 ile Sırbistan, %79,9 ile Hindistan ve %29,9 ile Çin oldu.

2025 yılında demir-çelik talebinin, üç yıllık üst üste düşüşün ardından %1,2 toparlanarak 1,77 milyar tona ulaşacağı tahmin ediliyor. Söz konusu dönemde Çin, Japonya, ABD ve Güney Kore gibi büyük üreticilerin üretimlerinin 2024 yılında olduğu gibi düşüş yönünde seyretmesi halinde Türk demir-çelik üreticileri için de ek ihracat fırsatları doğabilir.

Nitekim 2025’in ilk 5 aylık döneminde en büyük ihracat pazarı olan Almanya’ya yapılan demir-çelik ve demir dışı metal ihracatı %4,8 artarken, İtalya’ya yapılan ihracat %7,5, İspanya’ya yapılan ihracat %8,0, Belçika’ya yapılan ihracat ise %49,2 artış gösterdi. Aynı dönemde Ortadoğu ve Asya ülkelerine bakıldığında da Suudi Arabistan’a yapılan ihracatın %26,7, Birleşik Arap Emirlikleri’ne yapılan ihracatın %90,7, Hindistan’a yapılan ihracatın ise %93,9 arttığı görüldü.

“Yılbaşından bu yana ihracatımızda artış var”

Sektörün ihracat koşullarını değerlendiren İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Tecdelioğlu, “Küresel pazarda özellikle gelişmekte olan ülkelerde altyapı yatırımlarının devam etmesi, demir ve demir dışı metallere yönelik orta vadeli talebi güçlü tutuyor” ifadelerini kullandı.

Sektörün en büyük pazarı olan Avrupa Birliği’nde resesyondan çıkışın işaretlerinin görüldüğüne dikkat çeken Tecdelioğlu, “Bu yılın ilk 5 ayında AB ihracatımızda %13 artış var. Kuzey Afrika ve Kuzey Amerika’da da ihracat artışı çift haneli. Bununla birlikte Batı Afrika, Ortadoğu, Güney Amerika ve Asya bölgesinde ihracat ve talepte düşüş gözleniyor” dedi ve, “ABD ve Çin arasında artan şiddetle devam eden ve dünyanın tamamını etkileyen ticaret savaşlarının ne şekilde seyredeceğini kestirmek kolay değil. Artan belirsizlik dünya ticaretinin üzerinde bir sis dalgası oluşturuyor. Yine Türkiye’nin yakın coğrafyasındaki sıcak savaşlar hem talep hem de ticaret lojistiği üzerinde baskı yaratıyor” diye ekledi.

Türk demir-çelik sektörünün küresel pazardaki üstünlüklerini ve dezavantajlarını sıralayan Tecdelioğlu, “Üstünlüklerimizi; coğrafi konum avantajı, esnek üretim kabiliyeti ve modernleşen üretim yapısı olarak sıralayabiliriz. Dezavantajlarımız ise; enerji maliyetlerinin yüksekliği, girdilerde dışa bağımlılık ve özellikle şu sıralar finansmana erişimde zorluklar diyebiliriz” ifadelerini kullandı.

ABD pazarıyla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Tecdelioğlu, “Türkiye’nin önemli pazarlarından olan ABD’ye demir ve demir dışı metaller ihracatı 2024 yılında yaklaşık 600 milyon dolar olarak, 2025 yılının ilk beş ayında ise %14,5 artışla 278,7 milyon dolar olarak gerçekleşti” dedi. Trump tarafından çelik ve alüminyum ürünlerine uygulanan vergilerin sektöre potansiyel etkilerini de yorumlayan Tecdelioğlu, “İlave gümrük vergilerinin bütün ülkelere yansıtılmış olması, ABD ile serbest ticaret anlaşmalarına sahip ülkelere kısmi avantaj sağlarken Türkiye gibi ülkeler için ilk anda dezavantaj olarak görülebilir. Ülkelerin bir yandan ABD ile bir yandan diğer ülkeler ile yaptıkları görüşmeleri yakından takip ediyoruz” açıklamasında bulundu.

Küresel ticarette korumacılığın her geçen gün daha da arttığı ortamda, ham madde ve enerji ithalatına bağlı olan ülkelerin ilave önlemlerden olumsuz etkileneceğini tahmin ettiklerini söyleyen Tecdelioğlu, “Türkiye’nin de sanayi üretimini yerlileştirmek adına ham madde ve enerji temini politikalarını bu yönde güncellemesi gerekiyor” dedi.

Tecdelioğlu sektörün geleceğiyle ilgili kısa, orta ve uzun vadeli beklentilerine dair soru üzerine ise, “Kısa vadede Avrupa pazarındaki canlanma, Afrika’daki altyapı yatırımları ve Körfez bölgesindeki mega projelerle sektörümüz ihracatının güç kazanacağına inanıyoruz. Orta vadede sürdürülebilir üretim, enerji verimliliği ve dijitalleşme yatırımları ile rekabet gücümüzü arttırmayı hedefliyoruz. Uzun vadede yeşil üretim yatırımları ve döngüsel ekonomi modellerinin sonuç vermeye başlamasıyla sektörümüzün karbon salınımı düşük ürünlerle marka değerini yukarılara taşıyacağını düşünüyoruz” yanıtını verdi.

Sektör ihracatının Yeşil Mutabakat kriterlerine uyarlanması gerektiği konusunda da ek olarak dikkat çeken Tecdelioğlu, “Şimdilik sadece raporlama yükümlülüğü var. Ama 2026’dan itibaren karbon vergisi ödeme zorunluluğu ile karşı karşıya kalacağız. Artık sadece miktar değil, karbon ayak izi düşük, izlenebilir ve sertifikalı ürünlere talep arttığını bilerek hareket etmeliyiz” diye de ekledi.

“Üretim ve talebin düşmesini bekliyoruz”

Paslanmaz çelik ürünleri ihracatı ile ilgili açıklama yapan Paslanmaz Sanayici ve İş İnsanları Derneği (PASİD) Yönetim Kurulu Başkanı Arslan Küçükemre, 2025 yılında sektörde üretim ve talebin düşmesini beklediklerini söyleyerek, “Dünyada AB ve ABD hariç olarak 2024 yılının 4. çeyreği ile 2025 yılının 1. çeyreği karşılaştırıldığında paslanmaz çelik üretiminin ortalama %7 gerilemiş olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin 2025 1. çeyrek rakamları 2024 1. çeyreğe göre miktarsal bazda %4,5 artmış olsa da değer bazında %1 gerilemiş durumda” ifadelerini kullandı.

İhracat talebiyle ilgili, “Jeopolitik riskler ve merkez bankalarının enflasyonla mücadele için almış olduğu tedbirler beklentilerimizi aşağı çekti. Bununla birlikte 3. ve 4. çeyrek için iyimserliğimizi korumaktayız” diyen Küçükemre, sektörün ihracat konusunda üstünlükleri ve dezavantajları ile ilgili soruya ise, “Ürün çeşitliliği ve miktarı açısından güçlü ham madde stoklarımız, kısa termin, yakın pazarlarda mevcut üstünlüğümüzü sürdürmemizi sağlıyor. Gümrük tarifeleri ve kotalar korumacılık amacını aşarak haksız rekabet oluşturmaya ve bize ihracat pazarlarımızda dezavantaj olarak yansımaya devam ediyor” cevabını verdi.

Sektörde yeni yatırım kararlarının 2024 yılında açılan anti-damping soruşturması sonrasında alınmasının tesadüf olmadığını söyleyen Küçükemre, “Yerli ve yabancı firmaların yatırım kararları heyecan verici. Paslanmaz çeliği kullanan tüm endüstrilere pozitif etkisi olacağına inanıyoruz” açıklamasında bulundu. Küçükemre yatırım kararlarıyla ilgili sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de entegre paslanmaz çelik üretim tesisi kurulana dek, diğer paslanmaz çelik yatırımları ithal bağımlı ara maldan ara mal üreten ve düşük katma değer yaratan yatırımlar olmaya mahkûm. Bu noktada paslanmaz çelik üretimine yatırım yapan yerli-yabancı tüm firmaları en yüksek düzeyde destekliyoruz. Hedefimiz, dünyanın en büyük 9. paslanmaz çelik tüketicisi olan ülkemize entegre paslanmaz çelik üretim tesisi kazandırmak olmalı. Planlanan yatırımlar ile ülkemizdeki soğuk haddeleme firma adedi dörde ve kapasite 1 milyon tonun üzerine ulaşacak. Rekabet, ürün-miktar ve çeşitliğin artması ülkemize ve paslanmaz çelik kullanan tüm endüstrilere çok büyük marjinal faydalar sağlayacak.”

Sanayi devi Almanya’nın ardından küçük bir farkla Avrupa’nın en büyük ikinci üreticisi konumundaki Türkiye küresel risklere rağmen sektör tecrübesi ve üretim gücüyle ön plana çıkıyor. Özellikle, 3 yıldır gerileyen küresel talebin bu yıl toparlanacağına dair öngörülerle birlikte Türkiye’nin demir çelik ihracatının büyüme trendini sürdürmesi bekleniyor.

ÖNEMLİ BİLGİLENDİRME: Bültendeki içerikler bilgilendirme amaçlı olup yatırım tavsiyesi niteliği taşımamaktadır. Yatırım kararlarınızda yetkili kurumların uzman görüşlerine başvurunuz.