Trump’ın tarife kararları analizi: Türkiye ve dünya ekonomisini nasıl etkileyecek?

Turkishtime Dergi

2025 yılında ABD başkanlık koltuğuna ikinci kez oturan Donald Trump, ilk döneminden bilinen korumacı ticaret politikalarını yeniden ve daha sert biçimde devreye aldı. Trump yönetimi, özellikle ABD’nin yüksek dış ticaret açığını ve diğer ülkelerin “adil olmayan” ticaret uygulamalarını gerekçe göstererek, 2025 Şubat ayından itibaren kapsamlı yeni gümrük tarifelerini uygulamaya başladı. Bu adımlar, Çin başta olmak üzere birçok büyük ticaret ortağını hedef alırken, ABD ekonomisi ve küresel ticaret üzerinde önemli etkiler yarattı.

Hangi kararlar alındı?

Trump göreve başlar başlamaz, ABD’nin en büyük ticaret ortakları olan Kanada ve Meksika’dan gelen tüm ithalata %25, Çin’den gelen mallara ise %10 ek gümrük vergisi uygulayacağını ilan etti. Ancak Kanada ve Meksika’dan gelen enerji ürünleri (petrol, doğal gaz) ve potasyumlu gübre (potas) gibi stratejik mallar için oran daha düşük tutuldu; bu ürünlerin ithalatına %10’luk daha düşük bir tarife uygulanacağı belirtildi. Kanada ve Meksika’nın da misilleme yaparak ABD’den ithal edilen ürünlere %25 vergi uygulayacaklarını açıklaması üzerine durum çıkmaza girdi ve müzakereler başladı.

  • ABD, 2024 yılında toplam enerji ithalatının %59’unu, plastik ithalatının %58’ini, ulaştırma aracı ithalatının %53’ünü, elektronik ithalatının %48’ini, makine ithalatının %43’ünü, demir-çelik ithalatının ise %42’sini ilk aşamada gümrük vergisi getirilen ülkelerden (Kanada, Meksika, Çin) yaptı. 2024 yılında toplam ihracatın %36’sı da yine aynı ülkelere yapıldı.

Yapılan yoğun müzakereler sonucunda 4 Mart 2025’ten itibaren Kanada ve Meksika menşeli ürünlere %25 vergi kural olarak uygulanmaya başladı. Ancak ABD-Meksika-Kanada Anlaşması (USMCA) kapsamında “uyumlu” sayılan ürünler bu tarifelerden muaf tutuldu. Kanada ve Meksika’nın toplam ihracatının %75-80’inin zaten USMCA menşe kurallarına uygun olduğu düşünüldüğünde, bu gelişme ilk aşamada sınırlı etki yarattı ancak belirsizlik ortamı oluşturdu.

Trump yönetiminin en dikkat çeken adımlarından biri ise 2025 Nisan ayı itibarıyla tüm ülkelere yönelik genel bir %10’luk gümrük tarifesi getirilmesi oldu. Bu “küresel baz tarife”, 5 Nisan 2025 itibarıyla yürürlüğe girdi ve ABD’ye ithal edilen hemen hemen tüm ürünlere asgari %10 temel vergi uygulanmaya başlandı. Bu sırada ithal otomobillere uygulanan gümrük tarifesi de tüm ülkeler için %25’e çıkarıldı.

%10’luk bu ortak tarife, ABD’nin dış ticaret ilişkilerinde kapsamlı bir taban vergisi oluştururken, ABD’li tüketicilerin zarar görmemesi için bazı istisnalar da tanımlandı. Örneğin, ulusal güvenlik gerekçesiyle daha önce ABD Başkanının belirli durumlarda Kongreyi atlayarak, yürütme kararıyla gümrük vergileri koymasına izin veren232. madde kapsamında tarifeye tabi tutulan çelik, alüminyum, otomotiv gibi ürün grupları bu taban tarifenin dışında bırakıldı. Aynı şekilde, bakır, ilaçlar, yarı iletkenler, kereste ve bazı kritik mineraller ile enerji ürünleri de bu global tarifeden muaf tutuldu. Bu istisnalar, ABD’nin ihtiyaç duyduğu stratejik hammaddeler ve ara malların maliyetini fazla artırmamak adına uygulandı.

%10’luk genel tarifenin yanında Trump yönetimi, 57 ülkeye karşı değişen oranlarda ek gümrük vergileri ilan etti. Beyaz Saray’ın 2 Nisan 2025 tarihli açıklamasına göre bu kararın gerekçesi, ABD’nin yüksek ticaret açığı verdiği ülkelere karşı kendi sanayisini daha yüksek vergilerle koruma isteği olarak ifade edildi. Bu doğrultuda ABD’nin yüksek ticari açık verdiği Vietnam, Tayvan, Japonya, Bangladeş gibi ülkelere %40-60 arasında değişen oranlarda yüksek tarifeler uygulanacağı açıklandı. Avrupa Birliği’ne ise nispeten daha düşük ticaret açığı nedeniyle %20 oranında bir tarife getirildi.

Yüksek oranlı ek tarifelerin ve %10’luk temel vergi oranının yürürlüğe girmesinin ardından birkaç hafta içinde yaklaşık 70 ülke tarifelerle ilgili ABD ile müzakere etmek istediğini bildirirken, 15 ülke konuyla ilgili resmî teklifte bulundu. Bunun üzerine %10’un üzerindeki vergiler 90 gün süreyle askıya alındı.

Trump yönetimi bu ülkelerden üretimlerini ABD’ye taşımalarını veya Çin’le olan bağlarını azaltmalarını talep etti. Örneğin Vietnam’a, Çin yatırımlarına çok fazla kapı açtığı ve ihracatta Çin’i ikame ederken ABD’ye karşı haksız rekabet avantajı sağladığı gerekçesiyle eleştiriler yöneltildi. Bu taleplerin kısa vadede çözüme kavuşması zor göründüğü için, 90 günlük sürenin sonunda (Temmuz 2025’te) Trump’ın bu ülkelere karşı tarife artışlarını yeniden gündeme getirmesi de muhtemel.

Bu sırada Çin mallarına uygulanan tarifeler askıya alınmadı; aksine artırıldı. Çin mallarına uygulanan vergi oranının 2 Nisan günü %34’e çıkarılacağı açıklandı. Ancak Çin’in geri adım atmayarak misilleme yapmasının ardından bu oran önce %84’e, ardından %104 ve %125 seviyelerine kadar yükseltildi. Buna Çin ürünlerine daha önce de getirilen %20’lik ek vergi de eklendiğinde, Çin mallarının ABD’ye girişinde toplam vergi yükü yaklaşık %145’e ulaştı. Daha sonrasında cep telefonları, dizüstü bilgisayarlar ve televizyonlar gibi tüketici elektroniği ürünleri bu %125’lik karşılıklı vergilerden muaf tutuldu. Bu sırada Trump yönetimi peş peşe yaptığı açıklamalarla mevcut vergilerin fazlasıyla yüksek olduğunu ve Çin ile anlaşmak istediklerini belirtti.

Çin ise bu benzeri görülmemiş tarifelere hızlı ve sert karşılık verdi. Pekin yönetimi, Nisan 2025’te misilleme olarak Amerikan mallarına uyguladığı gümrük vergilerini %125’e kadar çıkarma kararı aldı ve ABD’ye yönelik nadir toprak metali ihracatına kısıtlama getirdi. Aynı zamanda 11 ABD merkezli şirketi güvenilir olmayan şirketler listesine aldı ve Çin üzerindeki faaliyetlerine sınırlama getirdi.

  • Çin, havacılık, uzay teknolojileri, savunma, otomotiv, yenilenebilir enerji ve elektronik gibi sektörlerde kritik öneme sahip olan nadir toprak metallerinin yaklaşık %70’ini tek başına çıkarıyor.

ABD ekonomisine etkileri ne olabilir?

Trump’ın tarife hamlelerinin ABD ekonomisinde hem fiyatlar hem de reel göstergeler üzerinde önemli etkiler yaratması bekleniyor. Ekonomistlerin ilk değerlendirmeleri, tarifelerin hem üreticiler hem de tüketiciler için olumsuz olacağı yönünde.

ABD’li üreticilerin büyük kısmı küresel tedarik zincirlerine entegre durumda ve ara malı ithalatına bağımlı. Bu nedenle tarifeler, şirketler açısından maliyet artırıcı bir yük anlamına geliyor. HSBC tarafından yapılan bir ankete göre, ABD’li imalatçıların %75’i tarifelerin finansal sonuçlarını olumsuz etkilemesini bekliyor. Yale Budget Lab’in araştırmasına göre ise 2 Nisan tarifeleri aynı şekilde yürürlükte kalırsa, ABD piyasasında tekstil fiyatları %17, otomotiv fiyatları %8,3 artacak. Aynı çalışmada, tarifelerin her bir ABD hanesine yıllık 3.800 dolarlık ek maliyet getireceği ifade ediliyor.

Dev Amerikan şirketleri 2025 yılında kâr marjlarının daralacağı sinyallerini veriyor. General Motors bazı popüler otomobil modellerinin üretimini kısma veya daha ucuza mal etmek için tedarik zincirlerini yeniden yapılandırma kararı aldı. Ford ve Tesla gibi şirketler, Çin’e ihraç ettiği araçları yüksek tarifeler nedeniyle gönderemez hale geldiği için stoklarını iç piyasaya yönlendirmeye çalışıyor. Land Rover ve Audi gibi üreticiler, tarifeler nedeniyle ABD sevkiyatlarını geçici olarak durdurduklarını açıkladı. Havacılık devi Boeing, Çin’e satış yapamama riskiyle karşı karşıya olduğunu duyurdu.

Tarifelerin net etkisi çoğu ekonomist tarafından ayrıca ABD’nin ekonomik büyümesini olumsuz etkileyen bir gelişme olarak da değerlendiriliyor. Brookings Institute’un çalışmasına göre yalnızca Kanada ve Meksika’ya uygulanan tarifeler ABD’de 400 bin kişilik istihdam kaybı potansiyeline yol açarken ülkede resesyon riski de giderek artıyor. JPMorgan CEO’su Jamie Dimon ve BlackRock CEO’su Larry Fink de verdikleri demeçlerde iş dünyasının bu gelişmelere karşı iyimser olmadığını sıklıkla ifade ediyor.

Tarifelerin dünya ticaretine etkisi de net biçimde olumsuz olarak görülüyor. Dünya Ticaret Örgütü (WTO) tarafından yayımlanan “Küresel Ticaret Görünümü ve İstatistikleri” raporuna göre, küresel ticaretin 2025 yılında %0,6 oranında daralması bekleniyor. Raporda, ticaretteki belirsizliklerin artması hâlinde bu daralmanın %1,5’e kadar çıkabileceği de belirtiliyor.

Türkiye ile durum nasıl?

ABD yönetimi, Çin, Vietnam, Kamboçya, Japonya gibi ülkelere %20 ve daha üzeri oranlarda vergi uygularken, Türkiye’yi de Birleşik Krallık, Brezilya, Suudi Arabistan gibi ülkelerle aynı şekilde %10’luk temel dilimden vergilendirmeyi tercih etti.

Bunun ana sebebi, Türkiye’nin ABD’ye karşı büyük bir ticaret fazlası vermiyor oluşu. ABD Ticaret Bakanlığı verilerine göre 2024 yılında Türkiye ABD’ye 16,7 milyar USD’lik ihracat yaparken, ABD’den 15,3 milyar USD’lik ithalat yaptı ve toplam 1,3 milyar USD’lik sınırlı bir dış ticaret fazlası verdi.

Verinin alt kırılımlarına bakıldığında Türkiye’nin ABD’ye en büyük ihracat kalemlerinin 1,6 milyar USD ile makine ve aksamları, 1,1 milyar USD ile mücevherat, 1 milyar USD ile elektronik ekipmanlar ve 975 milyon USD ile motorlu taşıtlar olduğu görülüyor. Türkiye’nin en büyük ithalat kalemleri ise 2,1 milyar USD ile makine ve aksamlar, 2 milyar USD ile demir çelik ve 1,6 milyar USD ile enerji ürünleri olarak öne çıkıyor.

  • Türkiye’nin halihazırda ABD’ye yaptığı çelik ve alüminyum ihracatına %25 gümrük vergisi ödediğini de hatırlatmakta yarar var.

Türkiye %10’luk temel orandan vergilendirildiği için ilk aşamada diğer ülkelere karşı rekabetçi bir avantaj sağlayabilir gibi görünüyor. Özellikle Çin ve Vietnam gibi ülkelerden yapılan ithalata getirilen yüksek vergiler, Türk üreticilere ABD pazarında ikame fırsatları yaratabilir. Tekstil, beyaz eşya ve mobilya gibi sektörlerde, Türk ürünleri daha rekabetçi hale gelebilir; ancak bu avantajın lojistik maliyetler ve ABD’nin iç üretimi artırma politikaları nedeniyle sınırlı kalabileceği de unutulmamalı.

Bununla birlikte, Trump’ın tarifeleri küresel üretimin coğrafyasını yeniden şekillendirme potansiyeli taşıyor. Dolayısıyla ABD’ye ihracat yapan birtakım firmalar üretimlerini Türkiye’ye taşıyarak daha düşük tarifeler üzerinden ihracat yapmayı tercih edebilir. Bu durum yurt içinde istihdama da pozitif yansıyabilecektir.

Ancak bu sırada Çin, Vietnam, Bangladeş gibi ülkelerin ABD pazarına süremedikleri ürünleri diğer piyasalara kaydırarak fiyat düşüşlerine yol açması riski de özellikle ihracatçılar için büyük bir potansiyel tehlike olarak görünüyor.

Sonuç olarak, Türkiye açısından bu süreç hem ihracatın daralma riski hem de yeni fırsat alanlarının ortaya çıktığı çift yönlü bir tablo sunuyor. Bu nedenle dış politika uyumu, lojistik altyapının güçlendirilmesi ve çevik yatırım planlaması gibi adımlar, Türk firmalarının rekabet gücünü koruyabilmesi için kritik önem taşıyor.

ÖNEMLİ BİLGİLENDİRME: Bu içerik bilgilendirme amaçlı olup yatırım tavsiyesi niteliği taşımamaktadır. Yatırım kararlarınızda yetkili kurumların uzman görüşlerine başvurunuz.