AR-GE 250


Çin 'Sür Rölans' diyor (3)

Turkishtime Dergi

Tayfun Zaman

Bu ay, tüm dünyada istihdamdan teknolojiye, üretimden lojistiğe, iş yapma biçimimizi değiştirecek eşiğe olan yürüyüşümüzün ardındaki temel dinamikleri inceleyecek ve Endüstri 4.0’ı anlamaya, anlamlandırmaya çalışacağız.

Ama gelin önce bir adım geri gidelim ve üçüncü sanayi devriminin dünya ekonomisine olan etkisini biraz daha yakından inceleyelim…

Dünyayı bilimsel ve teknolojik olarak ilk ikisinden çok daha ileriye taşıyan üçüncü sanayi devriminin dünya ekonomisinde sürdürülebilir bir büyümeyi tetiklediğini söylemek çok zor.

İkinci Dünya Savaşı'nı izleyen takribi 15 yılda yaşanan küresel ekonomik büyüme, 1960 yılından günümüze, sürekli bir düşüş trendi gösterdi ve teknolojideki ilerlememizin küresel ekonomiye yansıması hiç de beklediğimiz gibi olmadı. 1960’larda %5-%6 aralığında olan küresel ekonomik büyüme bugün %3’ler seviyesinde ve geride bıraktığımız 50 senenin dinamikleri ile bu düşüş trendini tersine çevirmek pek de mümkün gözükmüyor. Yani klasik küreselleşmenin, ucuz hammadde, ucuz kaynak, ucuz işgücü gibi konvansiyonel araçlarının bizi sağlıklı bir ekonomik geleceğe taşıması mümkün olmayacak.

Peki büyüme neden önemli?

Sorunun cevabı çok açık… Sürekli artan nüfusu besleyebilmek, hayatlarını güvenli ve sağlıklı sürdürmelerini sağlayabilmek ve istihdam imkanı sunabilmek ancak sürdürülebilir ekonomik büyüme ile mümkün. Gelin görün ki son 50 yıldır her gün büyüyen dev bir ailenin tüm ihtiyaçlarını her gün küçülen bir bütçe ile karşılamaya gayret ediyoruz.

Peki bu durumla mücadele etmek için hiç mi çaba göstermedik? Elbette gösterdik… Gösterdik ama palyatif çözümler ürettik. Örneğin dünya devleri fabrikalarını başta Çin olmak üzere ucuz işgücünün olduğu topraklara taşıdı ancak yatırımın ve sosyal değişimin doğal sonucu olarak ucuz işgücü kısa süre içinde pahalı hale geldi.

Ardından fabrikalarımızı büyüttük ve entegre tesisler yerine bir ürünü büyük miktarlarda üretmeye yöneldik. Bu yöntem de bir süre faydalı oldu ancak tedarik zinciri yönetimini öyle karmaşık ve riskli hale getirdi ki kısa süre sonra faydalı etkisinin azalmaya başladığına tanık olduk.

Örnek olarak perakende moda sektörünü ele alırsak, tedarik zinciri yönetiminin yerel rakiplerinin karşısında rekabet avantajını, onlar gibi senede iki koleksiyon sunmak yerine ayda bir koleksiyonu tüm dünyadaki mağazalarına taşıyan Zara gibi küresel markalara nasıl bir operasyonel yük ve risk getirdiğini kolayca görürüz.

Yeni çağa adapte etmek çabasında olduğumuz üretimi temelde 50 yıl öncekinin aynı olan fabrikaları daha büyük yaparak veya başka topraklara taşıyarak yapmaya çalıştık. Baş döndürücü hızda değişip gelişen dünyada 50 yıldır pek değişmeyen tek şey fabrikalarımız oldu.

İnternet gibi teknolojik ilerlemeler ise sosyokültürel küreselleşmeye ivme katarken bu makasın aralığını daha da açtı ve sonuçta ekonomik büyümeyi sağlayamayan ve yetersiz büyümenin altında ezilen bir küreselleşme ile karşı karşıya kaldık. Yani endüstriyel küreselleşme kendi açtığı yolda yeteri kadar hızlı ilerleyemediği için kendini tüketti ve Endüstri 4.0’ın eşiğine kadar geldik.

Gelin görün ki, Endüstri 4.0 devrimi bu küresel tespit neticesinde ulaşılan bir ortak bilinç ile değil, küresel pazarın büyük oyuncuları olan ülkelerin rekabet avantajı arayışlarının sonunda ortaya çıktı.

Küreselleşmenin sürpriz oyuncusu Çin, Batı tarafından kurgulanan oyunun kurallarını o kadar iyi anladı ve adapte oldu ki geride bıraktığımız 10-15 yılın yıldızı oldu ve çok kısa bir sürede dünyanın üretim merkezi ve ikinci büyük ekonomisi oluverdi.

Kendi oyununda yenilmeye başladığını gören Batı’nın karşı hamlesi ise Endüstri 4.0 idi.

Bu karşı hamlenin üç temel bileşeni olduğunu görüyoruz:

  • Pazara ulaşım (Time to market): Bir ürün veya hizmetin ilk tasarlanma anından itibaren satılabilir olma safhasına kadar geçen zaman. Tüm ARGE, prototip, test ve üretim süreçlerinin en yüksek verimi alacak şekilde entegre edilmesi. Batı bu yöntemle gelen süreç avantajını, bir ürünü kopyalanana dek bir üst sınıf ürünü piyasaya sürmek için kullanmayı planlıyor.
  • Esneklik: Aynı üretim hattını birden çok özelleştirilmiş ürünün üretimi için kullanabilme becerisi. Çin’in aynı üründen milyonlarca üretebilen ve bu yolla fiyat üstünlüğü sağlayan tesislerinin karşısına, hattı durdurmak zorunda kalmadan birçok ürünü neredeyse sonsuz çeşitlilik seçeneği ile üretebilecek üretim hatlarına sahip tesisler kurmayı planlayan Batı, kişiselleşmiş ürünleri toplu üretim fiyatına getirecek bir modeli benimsiyor.
  • Verimlilik: Batı, çok üretip kaybın getirdiği verimsizliği minimize eden Çin’in karşısında durabilmek için üretimin tüm süreçlerinde kayıpları ortadan kaldırmak sureti ile rekabetçi maliyetler yakalamayı hedefliyor. Üretimdeki verimsizliğin temel sebebi ise insan. Endüstri 4.0, kas gücü ile çalışan ve üretimdeki hatanın %90ının sebebi olan insanı düzenin dışında bırakmayı amaçlıyor.

İlk iki bileşen ancak günümüzde var olan teknoloji ile mümkün olduğu ve üçüncü bileşen olan verimlilik ilk ikisinin varlığına ihtiyaç duyduğu için geçmişte var olmayan rekabet gücünü ele geçiren Almanya liderliğindeki Batı, 2011 yılındaki Hannover Fuarı’nda yapılan lansmandan beri Endüstri 4.0 ı konuşuyor ve geliştiriyor.

Mevcut üretimin yetişemediği için kötü etkilendiği internet ise endüstri 4.0’ın temel dinamiklerinden olacak gibi gözüküyor. 2020 yılına kadar internete bağlı çalışacak nesnelerin sayısının 40 milyar olacağı öngörülüyor.

Veri işleme ise bu devrimin diğer önemli dinamiği… 2010 ve 2020 yılı arasındaki dönemde insanoğlunun ürettiği verinin elli kat artması bekleniyor. İnsanlık tarihinde on yılda elli kat büyüyen başka bir kaynak oldu mu? Sanmıyorum.

Tam da bu noktada bir açmaz ile karşılaşıyoruz: Hızla artan nüfus karşısında sürdürülebilir ve verimli bir üretim yaparak rekabetçi olmak amacıyla uygulamaya başladığımız bu yeni sanayi devrimi eğer çalışan sayısını azaltacak ve onların işini öğrenebilen robotlara yaptıracaksa istihdamın dışına itilen insanın başına ne gelecek? Verimlilik arayışımızın getireceği işsizlik ile nasıl mücadele edeceğiz?

Bu soruya verilen doktrinel cevapların iki temel kampta toplandığını görüyoruz:

  1. Endüstri 4.0 emekçinin sonu olacak, işsizlik artacak, gelir seviyesi uçurumu daha da artacak ve bu bizi toplu bir sosyal yıkıma götürecek.
  2. Endüstri 4.0 bir ömür boyu aynı üretim hattında cıvata sıkmaya veya pres yapmaya mahkûm edilmiş insanı ortadan kaldıracak. Buna karşılık insanı entelektüel kapasitesi ve hatta insanlık onuru bakımından layık olduğu yere koyacak. Bundan önce kurgulanmış gayrı insani çalışma şartlarını ortadan kaldırarak insanı özgürleştirecek.

Ben ikinci kampta olmayı tercih edenlerdenim zira bu eşiğin ekonomik ve endüstriyel küreselleşmenin gölgesinde kalan sosyal ve kültürel küreselleşmeyi destekleyeceğini. Sınırların olmadığı özgür bir dünyaya bizi daha çok yaklaştıracağını, sorumlu dünya vatandaşlığı gibi kavramları hayatımıza sokacağını düşünüyorum.

Bu düşünceme güç veren ise tarım 4.0, eğitim 4.0, Japonya’da ortaya atılan toplum 5.0 ve tüm bu gelişmelerin tetiklediği etik 4.0 gibi kavramların konuşulmaya başlanmış olmasının yanında 2020 yılına kadar endüstri 4.0 ile gelişeceği beklenen 16 yeni mesleğin şimdiden tanımlanmış olması.

Bu yeni sanayi devrimini bir de sürdürülebilirlik perspektifinden inceleyelim… Verimlilik sayesinde kaybın minimal olduğu, insansız üretim sayesinde karanlıkta çalışan, karbon ayak izinden taşımadan gıda atığına insana dair tüm çarpanları çıkartabilmiş, yangın, su basması, güvenlik açıkları gibi riskleri minimize etmiş fabrikalar hayatımıza giriyor. Bu fabrikalar şehircilik anlayışımızı bile etkileyecek; artık fabrikalarımızı şehrin ana ulaşım arterlerine veya sanayi bölgelerine kurmak zorunda kalmayacağımız için ortaya çıkacak alan kullanım verimliliğini bir düşünün.

Küresel dinamikleri bu kadar konuştuktan sonra gelin bir de yerelde neler olduğuna bakalım.

Matbaanın keşfinden ilk üç sanayi devrimine kadar Batı’nın hep bir asır gerisinde kalmış olan Türkiye endüstri 4.0’ı da ıskalıyor mu? Bu soruya gönül rahatlığı ile vereceğim cevap HAYIR. Bakın endüstri 4.0 adına Türkiye’de neler yapılmış…

  • Arçelik üretim hatlarında kullandığı 20 öğrenen robotunu kendisi üretti.
  • Ford Otosan kısa süre sonra 40ın üzerinde öğrenen robotu devreye almış olacak.
  • Endüstri 4.0 platformu çoktan kuruldu. (http://www.endustri40.com)
  • Dijitalleşme ve Endüstri 4.0 Derneği bu yazıda fikirlerinden ve konuşmalarından çok faydalandığım. Dostum ve iş hayatımın en önemli uğrak noktalarında desteğini hep aldığım Ali Rıza Ersoy başkanlığında kuruldu.
  • Türkiye Cumhuriyeti Endüstri 4.0 politikaları ve yol haritası kısa zaman içerisinde yani Almanya’dan sadece 5 yıl sonra açıklanmış olacak.

Endüstri 4.0’ın Çin ile rekabet yarışının bir sonucu olduğunu söylemiştik…

Sevgili dostlar, bir yarıştan söz edebilmek için en az iki oyuncuya ihtiyaç olduğu gerçeğinden yola çıkarak Çin’in karşı hamlesi olan “Made in China 2025” i gelecek ay inceleyeceğiz.