Yeni Neslin İhtiyacı Eğitim 4.0 Modeli

Turkishtime Dergi

Zeynep Dereli / Tink Kurucusu ve CEO’su

4. Endüstri Devrimi ile gelen dönemde, eğitim sektörü de bir dönüşüm geçiriyor. Yeni teknolojiler artık öğrenmeyi kişiselleştirerek daha etkin hale getiriyor. Ancak bu yeni dönemde etkin olacak neslin ortaokuldan başlayarak yeni yetkinlikler kazanması gerekiyor. Eğitim 4.0 modeli ise bu ihtiyaca çözüm olacak nitelikte…

Yepyeni bir dünya düzeni içindeyiz. Sanayi, üretim teknolojileri ve hizmetler de dahil olmak üzere tüm sektörler ve meslekler büyük bir değişime sahne oluyor. İş yapma biçimlerindeki bu değişim, hayat tarzlarımızı da yeniden şekillendiriyor.

Makinelerin birbiri ile konuştuğu, sağlıktan tarıma, fabrikadan bankaya, evden otele kadar her alanın dijitalleştiği; yapay zeka, sanal gerçeklik, 3D gibi kavramların hayatımızın bir parçası olduğu bir dönemden geçiyoruz. Çok değil, 10 sene önce bunları sadece fütüristler konuşurken şimdi hepimiz tüm bu gelişmeleri yakından takip ediyoruz.

4. Endüstri devrimi ile gelen bu dönemde, doğal olarak eğitim sektörü de bir dönüşüm geçiriyor. Saydığımız yeni teknolojiler artık öğrenmeyi kişiselleştirerek daha etkin hale getiriyor. Bu yeni eğitim sisteminin dijital teknolojiden yararlanması, kişiselleştirilmiş veri, açık kaynak içeriği kullanması, küresel anlamda bağlantılı olan teknolojik dünyanın ihtiyaçlarına cevap vermesi gerekiyor. Bu yeni dönem, çocukluktan okul dönemine, okul döneminden iş hayatına sürekli öğrenmeyi sağlayan, toplumda güçlü bir rol edinip fark yaratmamıza yardımcı bir eğitim sistemi ihtiyacını da beraberinde getiriyor.

Oyunun Kuralları Değişiyor

4. Endüstri devrimi sonrasında aynı hızla olmasa da artık eğitimde de oyunun kuralları değişiyor ve tabular yıkılıyor. Ülkemizin eğitim kurumlarının da bu sürece hızla adapte olması büyük önem taşıyor. Daha güçlü, daha zengin ya da daha hızlı olan değil en çabuk bu değişikliğe adapte olanların ayakta kalacağı çok net. Dolayısıyla teknoloji yerlisi Z kuşağının toplumda iz bırakacak bir nesil haline gelmesi için eğitim kurumlarına büyük görevler düşüyor ve Eğitim 4.0’ı kaçırmaması gerekiyor.

Uzun vadede eğitimde değişimin yapı taşını teknoloji, bu teknoloji kullanılarak geliştirilen yeni nesil eğitim araçları ve bu araçları en verimli şekilde kullanacak yeni kuşak eğitmenler oluşturacak.

Kişiselleştirilmiş öğrenme; yapay zeka kullanan online eğitim modelleri öğrencilerin kendi öğrenme hızlarında ve yöntemlerinde öğrenmelerine imkan sağlıyor. Artık her şey ortalama öğrenciye göre ayarlanmıyor, kişiselleştiriliyor.

Mevcut sınıf düzeni ve öğrenme sistemi, öğrencileri aynı araç içinde aynı noktaya ulaştırmaya çalışıyor. Oysa çok yakın gelecekte öğrenciler, ihtiyaç duydukları öğrenme araçları, programları ve teknikleri ile kendi öğrenme süreçlerini değiştirebilecekler. Ters yüz edilmiş sınıf, eğitimdeki değişimin çok önemli bir yapı taşı. Bununla birlikte akıl hocası olarak görev yapacak proje bazlı eğitim konusunda yetkin öğretmenler de çok önem kazanacak.

İhtiyacımız Olan Eğitim 4.0 Modeli

Kurucusu olduğum ve Türkiye’nin ilk teknoloji koleji olan Tink’te, 4. endüstri devriminin ihtiyacı olan yüksek nitelikli insan kaynağını ve tam donanımlı teknoloji okur yazarlarını yetiştirmek amacıyla Eğitim 4.0 modelini kullanıyoruz.

Okulumuzdan mezun olan bir öğrencimiz, ileride ister doktor olsun ister tasarımcı; teknolojiyi yaptığı işe en iyi şekilde entegre etme ve kullanmanın yanında mesleğini geliştirmeye yönelik teknolojik çözümler üretebilme yetkinliğine de sahip olacak.

İşte böyle tam donanımlı yetişecek nesiller sayesinde her yıl 1.3 milyon dolarlık teknoloji ithal eden Türkiye’de teknolojiyi tüketen ülke kategorisinden çıkarak, onu yaratan ülke seviyesine gelecek. Öğrenciler robotik, yapay zeka, arttırılmış gerçeklik, nesnelerin interneti, siber güvenlik, bulut bilişim gibi günümüzün yeni kavramlarını derinlemesine öğrenme ve bu konularda yeni teknolojiler üretebilecek yetkinliklere sahip olma şansını bu okulla birlikte yakalayacak; gelişen dünyada yaşıtları ile küresel anlamda yarışabilecek becerilere sahip gençler haline gelecekler.

Peki bu yeni döneme uygun ve rekabet edecek bireylerin yetişmesi için nasıl bir teknoloji eğitimine ihtiyacımız var?

Alvin Toffler’in Gelecek Şoku adlı eserinde “teknoloji dalgaları” olarak tanımladığı tarihsel çağlar ve dört kez yaşadığımız endüstri devrimleri ortak bir noktayı vurguluyor: Teknolojik devrimleri, yenilikçi ve cesur bir zihniyete sahip birey ve toplumlar gerçekleştiriyor. Sonra da bu teknolojiler yoluyla tüm toplumun zihniyeti, düşünce tarzı ve kültürü değiştiriyor.

Richard Florida’nın Yaratıcı Sınıfın Yükselişi adlı kitabında da vurguladığı gibi, söz konusu dönüşüm “teknoloji, beceri ve toleransın” İngilizce karşılıklarının baş harflerinden oluşan 3T kuralı ile gerçekleşiyor. Eğitim, teknolojiye dayalı beceriler kazandırırken, bir taraftan da tolerans, yaratıcılık, bütüncül bakış açısı gibi zihniyet değişikliklerini sağlaması gerekiyor.

Teknoloji Eğitimi Aileden İş Başından Eğitime, Bütün Bir Ömre Yayılmalı

Günümüzde çocuklar doğduktan kısa bir süre sonra teknoloji ile tanışıyorlar. Her ne kadar okul öncesinde çocukların teknoloji ile nasıl ve ne sıklıkta etkileşime girecekleri tartışmalı olsa da çocukların kontrollü bir tarzda teknoloji ile tanışmaları için birçok imkân var. Bu dönemde çocuğun dijital cihazlar ile etkileşimini yasaklamak ilkokul çağına gelindiğinde diğer arkadaşlarının sahip oldukları teknoloji, bilişim ve iletişim okuryazarlığından uzak kalmasına sebep olabilir.

Teknoloji kullanımının bir tavır ve refleks haline geldiği günümüzde, ilkokul çağında belirli dijital alışkanlıkların çocuklara kazandırılması önem taşıyor. Okumak, yazı yazmak, şekiller çizmek gibi temel becerilere hayatımız boyunca nasıl ihtiyaç duyuyorsak, teknoloji ilgili becerilere de benzer bir şekilde ihtiyaç duyuyoruz ve giderek artan şekilde ihtiyaç duymaya devam edeceğiz.

Diğer taraftan 4. endüstri devrimi zihniyeti de tam bu zamanlarda yerleşmeye başlayacak. Yani sorular soran, aldığı cevapları ve kendisine önerilen çözümleri geliştirmeye çalışan, yaratıcı, cesur ve etik kurallara uyan bireyler bu dönemde yetişecek. Bununla birlikte bir insanın hayatında belki de en önemli rol ayrımı olan, mesleki seçimin yapıldığı ve becerilerin net bir şekilde farklılaştırılmaya başlandığı lise çağları teknoloji eğitiminin merkezinde yer alıyor.

Teknoloji Eğitimi için Üniversite Çok Geç… Lise hatta Ortaokul Kilit Öneme Sahip

4. Endüstri döneminde bireysel rekabet ortamına atılacak gençlerin; yeni bir zihniyete, yeni tavır ve alışkanlıklara sahip olması gerekiyor. Bu dönemde, geleceğin teknolojik yetkinliklerini kazanan gençler geleceğin liderleri arasında yer alacaklar. Ancak üniversite çağına kadar geleneksel eğitim almış ve yeni döneme ait alışkanlıkları edinmemiş gençler için üniversite çağı adapte olmaları için çok geç olabilir.

Eğitim 4.0 Modelinin Yeni Nesillere Kazandırması Gereken Yetkinlikler

1. Teknolojiyi Sadece Kullanmak Değil; Anlamak, Tasarlamak ve Geliştirmek: Tasarım ve Ar-Ge mühendisleri her dönemde önemli oldular ancak daha önce teknolojiyi kullanabilmek de başlı başına bir mesleki beceri olarak kabul ediliyordu. 4. endüstri devriminde ise birçok sektörde “teknolojiyi kullanmak ile yetinen” personel etkisiz hale gelecek. Birbirleri ile konuşan makineler kendilerini ve diğer makineleri kullanacak. Bu durum teknolojiyi kullanmayı öğreten geleneksel eğitim anlayışının da sonunu getirecek. Gerek temel bir beceri olarak teknoloji eğitimi alanlar, gerekse teknik okullarda mesleki eğitim gören gençler teknolojiyi anlamayı, tasarlamayı ve geliştirmeyi esas alan bir anlayış ile yetiştiklerinde öne çıkacaklar.

2. STEM-A Sayesinde 4. Endüstri Devriminin Getirdiği Temel Teknolojik Yeniliklerle Başarılı Bir Etkileşim Kurabilmek: TÜSİAD ve Boston Consulting, yayınladıkları Endüstri 4.0 raporunda 9 yeni teknolojinin 4. Endüstri devrimi çağında üretim süreçlerine dahil olacağını ortaya koyuyor. Raporda bu teknolojiler şöyle sıralanıyor. “Büyük Veri ve Analiz”, “Akıllı Robotlar”, “Zenginleştirilmiş Gerçeklik”, “Simülasyon”, “3 Boyutlu Yazıcılar”, “Bulut”, “Siber Güvenlik”, “Nesnelerin İnterneti”, ve “Yatay-Dikey Yazılım Entegrasyonu”.

Bu teknolojik unsuların bir kısmı zaten üretim sistemlerine, hatta günlük hayatımıza girmiş durumda. Söz konusu konuların teknolojik mesleklerin yeterlilikleri arasına girmesi, müfredatta yer alması ve bu teknolojilerin altında yatan mantığın gençler tarafından özümsenmesi büyük önem taşıyor. Bu tür bir müfredat ise ancak STEM-A (Fen Bilimleri, Teknoloji, Mühendislik, Matematik artı Sanat) mantığı ile kurgulanabilir.

Örneğin 3 Boyutlu yazıcı teknolojisini içselleştirmek ve makine operatörü mantığının ötesine geçmek isteyen bir öğrenci:

• Kimya ve fizik bilimleri hakkında fikir sahibi olmalı,
• Yazıcıda uygulanacak tasarıma sanatsal bir bakış açısı ile yaklaşabilmeli,
• Ürünün yapısını matematiksel olarak ifade edebilmeli ve
• Tüm bunları temel bir mühendislik bilgisi ile uygulayabilmelidir.

Bu örneği diğer tüm 4. endüstri devrimi teknolojilerine uyarlamak mümkün. Bu şekilde 4. endüstri devrimi teknolojilerini kullanarak yaratıcı ürün ve hizmetler sunmak, hatta bu teknolojileri daha ileriye taşımak ve geliştirmek mümkün olabilecek.

3. Okula Mimarisinden Müfredata Her Anlamda Disiplinler Arası Bir Niteliğe Sahip Olmak: 4. Endüstri devrimini anlamak için disiplinler arası bir anlayışın eğitimin tamamına 4. endüstri devrimi gerekiyor. Bu noktada müfredat ve eğitimci altyapısının ötesinde ortaöğretim kurumlarının mimari tasarımlarının dahi disiplinler arası bir anlayış ile tasarlanması önem taşıyor. Örneğin okulların mimarilerinin de yeniden değerlendirilerek; esnek, yaratıcılığa teşvik eden ve öğrenmeyi keyifli hale getiren bir hale dönüştürülmesi gerekiyor. Teknik eğitim kurumlarının, Charlie Chaplin’in Asri Zamanlar filmindeki görünümünden kurtulması için; pedagog, psikolog, iç mimar, mimar, okul yöneticileri, öğretmenler ve öğrencilerden oluşan bir ekipler tarafından tasarlanması önem taşıyor. 4. endüstri devrimi ait tesisler, birer fabrikadan çok teknoloji üssünü andırıyor, Eğitim 4.0 okullarının da öğrencilerin kendini özgür, mutlu ve güvende hissedebileceği kampüsler olması önem taşıyor.

4. Ders Dışı Aktiviteler İle Uygulama Becerilerini Geliştirmek: Teknoloji 4.0’ın en önemli özelliklerinden biri, üretim teknolojilerinin gündelik hayatta kullandığımız teknolojilerle içli dışlı olması. Örneğin artırılmış gerçekliğe ilişkin birçok gelişme önce Tüketici ürünlerinde ortaya çıkıp sonradan imalat sanayisine dahil oldu. Bu nedenle eğitimde de ders dışı aktivitelerin gelişmesi, gençlerin bu teknolojileri kendi kurdukları kulüplerde deneyip geliştirmeleri büyük önem taşıyor.

Diğer taraftan ders dışı aktiviteler; gençlerin iş hayatında inisiyatif alan, sadece kendisinden istenen temel görevleri yapmamanın ötesine geçen ve fark yaratan bireyler olmasına büyük destek oluyor. Topluma fayda sağlama bilinci veriyor. Diğer taraftan kurumsal şirketler yeni mezun gençlerin işe alımında, bu çalışmaları gençlerin deneyimleri olarak hesaba katıyor ders dışı aktivite ve kulüp çalışmalarına önem veriyor.

5. Liderlik Becerilerini Dönüştürmek: Yapay Zekanın da Dahil olduğu Ekipleri Yönetebilmek: Eğitim 4.0; 4. endüstri devriminin liderlerini eğitmeyi amaçlayan bir yaklaşım. Ancak lider ve yöneticilere ilişkin beceriler de bu yeni çağda değişiyor. Geçmişte liderlik eğitiminde kazandırılması gereken temel beceri “insan ilişkileri yönetimi” olarak kabul ediliyordu. Yeni liderlerin ise yapay zeka birimlerine de liderlik etmesi gerekecek. Makinelerle konuşmayı bilen, onları kusursuz bir tarzda programlayan kişiler gerçek anlamda lider sayılacak. Bu nedenle gençlerin makinelerle iletişim ve kod yazma becerisini erken yaşlarda edinmesi gerekiyor.

6. Teknolojiyi İnsan Yararına Kullanabilen Gençler Yetiştirmek: Teknolojiye merak salan gençlerin hacker’lık, dolandırıcılık, e-kumar gibi tuzaklardan kurtulup üretime ve toplumsal faydaya yönelmeleri büyük önem taşıyor. Devletin engelleyici altyapıları/düzenlemeleri ve ailelerin gençleri teknolojiden uzak tutmaya çalışması bu tuzakları gençler için ilgi çekici hale getiriyor. Ailelerin özellikle internet teknolojileri konusundaki kaygılarını gidermek de bu çerçevede önem taşıyor. Teknolojiyi insan yararına kullanabilen nesiller yetişmesi için teknoloji etiğinin en başta okulda yerleşmesi önem taşıyor.

7. Teknik Eğitimde Atölye Mantığının Yerine Garaj Mantığını Koymak: Her sektörden işgücü; dijitalleşme ile birlikte yeni tesisler, üretim ve işleme teknolojileri, yazılımlar, ekipmanlar ve kontrol sistemleri ile karşı karşıya geliyor. Bundan sonra üretim teknolojileri geçmişe oranla çok daha sık aralıklarla yenilenecek. Çalışma hayatına aynı makinenin başında çırak olarak başlayıp, aynı makineden ustabaşı olarak emekli olmanın tarihe karıştığı bu yeni dönemde, teknoloji eğitiminde atölye ve laboratuvarların katkısı dönüşüme uğruyor.

Artık teknik okullarda fabrikaları taklit eden makine parkları ve atölyeler işlevsiz hale gelecek. Mesleki eğitimde tesis ortamlarını simüle edebilen dijital teknolojiler ve FabLab’lar (Fabrication Laboratory –Üretim Laboratuvarı) eğitim aracı olarak devreye giriyor. Simülasyon yeni üretim süreçlerinin de merkezinde olacağından, üretim simülatörleri üzerinde eğitim alan gençler üretim tesisine çok kolay uyum sağlayacak.

8. Teknoloji Eğitimini Endüstri Merkezlerine Yakın Yerlerde ve Endüstri ile İşbirliği İçinde Vermek: Silikon vadisi 1960’lı yıllardan itibaren Amerikan Uzay Sanayisi ve Ay Projesi için projeler gerçekleştiren firmaların bir araya geldikleri bir merkez olarak varlık gösterdi. 20 yıl sonra yani 1980’lerde kişisel bilgisayar ve yazılım devrimini gerçekleştiren Steve Jobs gençlerin birçoğu silikon vadisi ve çevresindeki liselerde yetişen gençler oldu. Bu durum eğitim kurumlarının endüstriye yakın olmasının önemini ortaya çıkardı.

Öğrencilerin teknoloji üreten üretim tesislerine yakın olmaları, bu firma ve kurumlarla staj programları ve ortak projeler geliştirilmesi gençlerin teknoloji ile olan ilişkilerine büyük katkı yapıyor. Ayrıca firmalar da gençlerin dinamik ve yaratıcı bakış açılarından büyük destek alıyor.

9. Daha Uzak Bir Geleceğin Parçası Olmak ve Endüstri 5.0’ı Düşünmek: Belki de Endüstri 5.0’ın temel mantığı olacak “mal ve hizmet üretiminin merkezcilikten uzaklaşması” şimdiden birçok öncünün dahil olduğu bir akım haline geldi. Yeni dönemin “yaratıcı liderliğe ve dönüşüme dayalı birey ve teknolojileri” şimdiden bir sonraki devrimin konseptini ortaya koymaya başladılar. Bu yeni çağda ürün ve hizmetleri birer yazılım olarak satın alacağız.

Endüstri 5.0 enerjiden, makinelere kadar üretimin büyük tesislerden evlere gireceği; finans ve telekomünikasyon gibi hizmetler için merkezi sistemlerin ve şirketlerin konumunun değişeceği bir dönem olacak. Kendi elektriğini ve suyunu üreten, evdeki 3D printer tezgahında ihtiyacına göre ister bir hamburger, isterse de cep telefonu “yazdıran” bireyler olacağız. Bankacılık ve finans hizmetleri belki de tamamen açık kaynaklı “Blockchain” sistemleri üzerinden yürüyecek. Bu yeni çağda mal ve hizmetler ağırlıklı olarak evlerde ve yerel atölyelerde üretilecek. Bu yazılımların açık kaynaklı alternatiflerini kullanabilen ve kendi ihtiyaçları konusunda şekillendirebilenlerin toplumda ön plana çıkacağı bir dünyada yaşayacağız.

Bu yeni geleceği şekillendiren en önemli yaklaşımlardan biri “Makers” (Kendi yapanlar) Hareketi” olarak gözümüze çarpıyor. Makers Hareketi sayesinde Teknoloji becerilerine ve küçük ekipler içinde verimli ve etkin çalışmaya yatkın bireyler gelecekte kendi bireysel fabrikalarını yönetecekler.

10. Üniversiteye Uzanan Köprü Oluşturan Bir Orta Öğretim Tasarlamak: Lise döneminin bir diğer hassas noktası ise meslek seçimin bu dönemde yapılıyor olması. 4. endüstri devrimi tüm meslekleri etkileyecek en önemli dinamik teknoloji olacak. Bu nedenle yüksek öğrenimde ister mühendislik, isterse de sosyal bilimlerde eğitim görülsün, lisede temel yenilikçi ve teknolojik becerileri edinen gençler ön plana çıkacaklar.

Türkiye’deki üniversitelere giden öğrencilerin mezun olduktan sonra en çok tekrarladıkları eleştirilerin başında iş hayatı ile üniversite arasındaki uçurum geliyor. Bu uçurumun başlıca sebebi, üniversite eğitiminde mesleğe ilişkin teknolojilerin yeterli seviyede öğretilemiyor oluşudur. Örneğin İşletme eğitiminde üretim yönetimi anlatılırken ERP sistemlerine veya hukuk eğitiminde UYAP’a değinilen çok az üniversite var. Öğrencilerin lisede edinecekleri teknolojik ve yenilikçi bilgiye erişim yeteneği onlara ciddi bir avantaj sağlayacak.

Diğer taraftan Türkiye gerçeklerini dikkate alarak lise eğitimin üniversite yolu için en önemli durak olduğunu dikkate almak ve üniversite sınavlarında başarıyı ön plana çıkarmaları büyük önem taşıyor.