Marketing Holmes yazdı: Markaların emojilerle imtihanı
Her gün Facebook’ta 60 milyon emoji paylaşılırken, Messenger’da birbirimize 5 milyar emoji gönderiyoruz.
Dünyanın yeni çılğınlığı şüphesiz emojiler. Geçtiğimiz ay kutladığımız Emoji Günü, emoji günü kapsamında New York’un en ünlü ve eski gökdelenlerinden biri olan Empire States’in sarıya boyanması, Emoji filmi derken bugün, iletişimin hiç olmadığı kadar radikal ve global anlamda değiştiği bir süreçten geçiyoruz. Facebook’un Emoji Günü özelinde açıkladığı veriler de bu değişimin en büyük kanıtlarından birini oluşturuyor: Her gün Facebook’ta 60 milyon emoji paylaşılırken, Messenger’da birbirimize 5 milyar emoji gönderiyoruz.
Hayat giderek daha da karmaşıklaşırken iletişim kendi yolunu aksi bir yönde buluyor: sadelik. Bugün Metro İstanbul’dan Pepsi’ye kadar birçok marka kendini daha basit çizgilerle ifade etme yoluna gidiyor. Bu noktada elbette tüketicilerinin benimsediği bir dil üzerinden hareket etmek markaların anlaşılabilir olmasında oldukça önemli bir yol olarak karşımıza çıkarken, tüketicileriyle daha samimi bir iletişim kurmanın da yolunu açıyor.
Her ne kadar geleneksel bakış açımdan dolayı markaların emoji kullanımına sıcak yaklaşmasam da, tüketicilerin emojilere karşı beslediği sempati ve araştırmaların da emoji kullanımının tüketiciler tarafından olumlu karşılandığını göstermesi, markaların tüketiciyle aynı dili konuşması adına oldukça önemli. Önümüzdeki dönemlerde emoji kullanımının artan bir ivmeyle yaygınlaşacak olması yadsınmaz bir gerçek ancak kurulan iletişimin bir terzi titiğizliğiyle tasarlanması markalar adına oldukça önemli bir sınav olacak.
***
Üniversitenizi nasıl alırdınız?
Üniversiteye giriş sınavı sonuçlarının açıklanmasının ardından hepimizin malumu – kaçamayacağınız kadar yoğun bir reklam bombardımanı nedeniyle- tercih dönemi başladı. Agresif bir iletişim stratejisiyle öğrencilerin tercihlerini etkilemeye çalışan üniversiteler, birbirinden ilginç yöntemlerle hedef kitlelerine ulaşma derdinde. Anlamsız sloganlardan tutun da, üniversitenin spor salonunun pazarlanmasına kadar geniş ve absürt bir stratejiyle kendine yer bulan çalışmalar temel de ülkenin içinde bulunduğu durumun da yansımasından başka bir şey değil aslında.
Üniversiteler yeni nesillerin topluma hazırlanması ve geleceğin inşa edilmesi adına oldukça stratejik bir önem arz ediyor. Eğitim kurumları bu bilinçle hareket etmek sorumluluğundayken, geldiğimiz noktada sosyal donatıların ön plana çıkarıldığı, verilen eğitimden zerre bahsedilmeyen bir iletişim dili seçiliyor.
Tam da bu noktada, dünyada üniversitelerin tanıtımı için neler yapılıyor ona bakmak gerekiyor. Gelin birkaç örnek üzerinden ilerleyelim: Cambridge Üniversitesi. 1209 yılında kurulan İngiltere’nin en iyi ve eski üniversitelerinden biri olan üniversite reklamlarında “Yunan heykellerinden sanatsal keşfe, seni dünyamızın harikalarıyla birleştiriyoruz” sloganını kullanıyor. Bir diğer çalışma Johannesburg Üniversitesi’ne ait: “Peki ya kanseri tedavi etmek için daha sağlıklı bir yol varsa? Yeniden düşün, yeniden icat et”. Son olarak Swinburne Üniversitesi: “Biz öğrencilerimizi kaynakların sınırlı olduğu bir dünya için eğitiyoruz.”
Sürdürülebilirlik bugün markaların karşılaştığı en büyük meydan okumaların başında geliyor. Akademik bir başarı elde edemeden ve bu başarıyı öğrencilerine sunamadan, öğrencilerini özel sektörde kabul gören bir yapıyla mezun edemedikten sonra bu tarz kampanyalarla üniversitelerin sürdürülebilir olması pek mümkün görünmüyor.