'Marketing Holmes' yazdı... Nesnelerin interneti markalara ne getiriyor?
Turkishtime'ın pazarlama yazarı "Marketing Holmes" yazdı...
Sanayi devriminin 4.evresini oluşturan nesnelerin interneti (internet of things) bundan önceki üç evrede (buhar gücü teknolojisi, seri üretim ve internet teknolojisi) olduğu gibi insanlığı yeniden şekillendirmeye geliyor. Koca bir dalgaya benzetebileceğimiz bu evre, yalnızca günlük hayatlarımızı değiştirmenin yanında, markalar için de birçok tehdit ve fırsat barındırıyor. Gelin bu büyük dalganın markalar için ne anlama geldiğine bakalım.
Teknolojinin geometrik büyüme hızının getirdiği bulanık görüş hali her ne kadar bundan 10 yil sonrasini görmemizi olanaksiz kilsa da, modern dünyayın temellerini oluşturan sanayi devriminin son halkasini oluşturan ve önümüzdeki döneme damgasını vurmasını bekledigimiz nesnelerin internetinin büyük bir dalga olarak kıyılara vurmasını gözlemlemek mümkün. Önemli olan nokta ise bu dalgaya markaların ne kadar hazırlıklı olduğu!
Nesnelerin internetinden kısaca bahsetmek gerekirse, kullanım alışkanlıklarınızı analiz ederek size daha kaliteli bir yaşam sunan, fiziksel objelerin birbirleriyle iletişim kurarak yarattığı bir ekosistem diyebiliriz. En basit örnekleriyle, her gün siz uyanmadan kahvenizi hazırlayan bir kahve makinasından, siz evden çıkmadan araç içini ısıtan bir otomobilden ve sizin yerinize, biten sütten sipariş eden bir buzdolabından bahsedebiliriz. Bunların hepsi çok basit örnekler olsa da, bir ekosistemin doğuşu açısından oldukça önemli bir yere sahip. Bu minik adımları görselleştirebilmek adına, ilk cep telefonundan akıllı telefonlara uzanan yolculuğa bakabiliriz:
Peki bu durum markalar açısından ne ifade ediyor gelin 2015'in son çeyreğindeki akıllı saat satışlarının gelişimine bakalım. Strategy Analytics'in açıkladığı verilere göre 2015'in son çeyreğinde satılan akıllı saat sayısı, aynı dönemde satılan İsviçre saatlerinin sayısını geçmiş durumda (8.1 milyon vs. 7.9 milyon) Strategy Analytics'in Yetkili Direktör'ü Neil Mawston ise bu durumu şöyle yorumluyor: "İşviçre saat endüstrisi akıllı saatlerin gelişimine oldukça yavaş bir reaksiyon gösterdi ve kafalarını kuma gömerek bu akımın geçmesini bekledi."
Gelmek istediğim nokta şu: müthiş bir hızla değişen ve gelişen bir dünyada yaşıyoruz. Bu dünyada geride kalanlara, kafasını kuma gömenlere, hamle yapmakta gecikenlere ve kendini garantide gören markalara yer yok. American Enterprise Institute'ın yapmış olduğu araştırmaya göre, dünyanın en büyük 500 şirketinin yer aldığı Fortune 500 listesinde 1955'de yer alan şirketlerin %88'i artık bu listede yer almıyor. Bir başka deyişle 1955 yılında dünyanın en büyük 500 şirketinden biri olan 439 şirket bugün yalnızca tarihin tozlu sayfalarında kendine yer bulabiliyor.
Buhar gücü teknolojisi ile başlayan, seri üretim ve internet teknolojisiyle evrimleşen sanayi devrimi, son, belki de en önemli evresi "Nesnelerin İnterneti" ile dünyayı yeniden şekillendirmeye geliyor. 2015 yılında 5 milyar dolar hacme sahip olan pazarın yalnızca 4 yılın ardından 35 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Önümüzdeki yıllar bu dalgaya hazırlıklı olan ve ona yön verebilen şirketlerin yükselişine, dalganın altında kalarak boğulan şirketlerin ise çöküşüne sahne olacak.