İsmail Hatunoğlu yazdı: "Gülü anlatıp dikeninden bahsetmemek"

Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan ve tartışmaya açılan ilköğretim müfredat taslağında görsel sanatlar kapsamında Türk çağdaş resmine yer veriliyor olması ve seçilen bazı sanatçılar üzerinden dönemlerin ve üslupların anlatılıyor olması çok olumlu bir yaklaşım. Bununla birlikte, taslakta adı geçen sanatçıları dikkate aldığımızda Türk çağdaş resmini tam olarak anlatmakta yetersiz kaldıkları, dolayısıyla desteklenmeleri ve geliştirilmeleri gerektiği düşüncesindeyim.
Her şeyden önce, belirlenen sanatçıların geçmişten günümüze Kadıköy-Karaköy vapurunda seyahat ederken bir anda karşınıza çıkabilecek Neşe Erdok’a kadar uzanıyor olması, günümüz yaşamında konuşabileceğimiz, tartışabileceğimiz, dokunabileceğimiz sanatçıların da müfredata ve okul kitaplarına girmiş olması, sanatın yaşamın bizatihi kendisi olduğunu anlatması açısından çok anlamlı.
İsimlerin hangi kriterlere göre belirlendiğini bilmiyorum ama 15 isimden 3’ü kadın ve son 3 sanatçı hala hayatta. Belirlenen sanatçıları doğum tarihlerine göre Nazmi Ziya Güran, İbrahim Çallı, Feyhaman Duran, Mihri Müşfik, Namık İsmail, Refik Epikman, Hale Asaf, Zeki Faik İzer, Turgut Zaim, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Ferruh Başağa, Burhan Doğançay, Turan Erol, Süleyman Saim Tekcan ve Neşe Erdok olarak sıralayıp dönemselleştirebiliriz.
Mihri Müşfik, Hale Asaf ve Neşe Erdok kişilikleri ve yaşam hikayeleri ile bence de belirlenebilecek en doğru kadın sanatçılar. Farklı bir bakış açısı getirmesi anlamında bir isim daha ilave edilebilir mi diye sorulursa aklıma ilk gelen isim Nevhiz Tanyeli olurdu.
Erkek sanatçılara baktığımızda, bence Türk çağdaş resmini daha iyi anlatacak geniş bir yelpaze oluşturulabilirdi. Başlangıcını Şeker Ahmet Paşa, Osman Hamdi ve Hüseyin Avni Lifij’den almayan bir Türk çağdaş resmi anlatısı her zaman başa dönme ihtiyacı duyacaktır. Sonraki dönem sanatçılara baktığımızda, soyut resmin temsilcileri Zeki Faik İzer, Ferruh Başağa ve Burhan Doğançay’dan bahsedip Fahrelnisa Zeid, Adnan Çoker, Erol Akyavaş, Özdemir Altan ve Devrim Erbil’den bahsetmemek kır resmi yaparken yeşili hiç kullanmamak; Bedri Rahmi Eyüboğlu üslubundan bahsedip Fikret Mualla, Cihat Burak, Nuri İyem, Neşet Günal, Nedim Günsür, Orhan Peker, Yüksel Arslan ve Burhan Uygur’dan bahsetmemek mevsimleri anlatırken kışı unutmak gibi bir şey.
Günümüz yaşayan ressamları Turan Erol, Süleyman Saim Tekcan ve Neşe Erdok’a yer verip Mehmet Güleryüz, Sarkis, Komet, Alaattin Aksoy, Cihat Aral ve Kasım Koçak’tan bahsetmemek de gülü anlatıp dikenini yok saymaya benziyor.
Her şeye rağmen, yaşamın yalınlığını, karmaşıklığını, dolayısıyla zenginliğini çocuklarımıza anlatmada en iyi yöntemlerden biri olan sanatın MEB müfredat taslağında yer alıyor ve tartışılıyor olması Türk çağdaş resmi adına gurur verici, değil mi?