Perakendenin yeni yıldızı Primark'ın başarı sırrı ne?

Turkishtime moda ekonomisi yazarı Bağlan Keskin'in analizi
Hayatımızdaki her şey kısa süreli ve güzel. Sadece alışveriş yapmak için uğramadığınız aynı zamanda bir kültürün içinde olduğunuzu hissettiren markalardan İrlandalı Primark kullan-at furyası gibi... Peki Türkiye’ye gelecek mi?
Londra’ya giden herkes yağmurlu havalar ve Brighton’ın gece hayatı kadar Primark’tan da bahseder. Fashionable ürünler burada çok ucuzdur. İstanbul’da mağaza açana kadar H&M de böyle bir şeydi bizim için. Yurtdışına çıkıldığında arkadaşlara, eş dosta oradan hediye alınırdı. Çok kaliteli olduğu için değil, tamamen harika göründüğü ve ucuz olduğu için... Bazı markalar, sadece bir dükkan olmaktan çok daha fazlasını verirler. H&M de böyle işte. Bir deseni akla gelmeyecek bir şekilde koca bir gardırop dolusu farklı ürüne uygulaması şaşırtıcı değildir. Trendleri kendi yorumuyla o kadar güzel birleştirir ki, H&M giymek bir yaşam biçimini temsil etmektir artık. Primark da keza... Hem ürünlerin güzel olması hem de ucuz olması daha kolay ve stylish bir yaşam tarzı sunuyor. Türkiye piyasasından çekilen Topshop da tutkunları için aynı şey demektir. Topshop kadınının pembe payetleri, renkli fürleri, dantelleri, başka yerde bulamayacağınız kesimdeki jean’leri ve Topman erkeğinin sweat’leri, kot ceketleri, “Asla giyemem” dediğiniz ama üzerinizde mükemmel duran aksesuarları ve tişörtleri de bir yaşam tarzını temsil ediyordu aynı zamanda.
Topshop’ı gözyaşlarıyla uğurlarken aklıma River Island’ın da Türkiye’den çekip gitmesi geliyor. Üniversite yıllarında kendime en uygun kıyafet bulabildiğim yerlerden birisiydi. Genelde Topshop ile yan yana ve iç içe dükkanları olurdu. Zara’yı dışarıda bırakırsak, çünkü kendisi uzun zamandır aynı kategoride değil. Oysa eskiden böyle değildi, uzun vadede elimizde bir tek H&M kalıyor. Ancak her sene bir şehir efsanesi gibi kulaktan kulağa dolaşan Primark’ın Türkiye’ye geleceği haberi yine ortalıkta. Artık Londra, Berlin, İrlanda ve daha birçok Primark şubesi olan yerden fazla bavul parası ödeyerek gelmenize gerek yok. Kalitesi aynı üründe bile birbirinden farklı olan, uzun vadede bile sizi mutlu edebilecek Primark “sezonu kurtarmaya geliyor” diyebiliriz. Terkos’a benzetenler bir yana bu ürünleri 3-4 pound’a alabilmemiz için perde arkasında dönen üretim çarkları daha çok düşünmemiz gereken konular. Ucuz işçi çalıştırdığı için ucuz satıyor diye bir şey yok. Zira zaten herkes aynı iş modeline göre çalışıyor. Ucuz olması Primark’ın imzası. Pahalı olana rağbetin 'hip' sayılması gittikçe daha hantal bir ‘iyi özellik’ oluyorken kullan-at furyası da alışveriş eylemlerimizde kendisini gösteriyor. İlişkilerimize bile yansıyan kolaycılığa alışınca o eski emekleri ne zaman özleriz bilmiyoruz. Her şeyin hızlı olduğu zamana Primark ile uyum sağlayacağız, onu biliyorum.